Fırat Kalkanı’nın sınırları

Cerablus-Azez arasında bir kuşak oluşturarak, Özgür Suriye Ordusu’nun (ÖSO) alan kontrolünü sağlamış oldu.

TSK siyasi otoritenin bu bölgede kurmak istediği terörden arındırılmış bölgeyi oluşturuyor.

Türk ve dünya kamuoyunun merak ettiği Fırat Kalkanı operasyonunun sınırları...

TSK, ÖSO’yla birlikte amaçladığı sınırlara Çobanbeyli operasyonuyla ulaşmış oldu mu?

Bu soruya yanıt almak için yaptığım temaslarda edindiğim izlenim, harekâtın şu anda kontrol edilen bölgenin derinliğiyle sınırlı olmadığı...

HEDEF 2011 ÖNCESİ

Fırat Kalkanı operasyonunun hedefi bu bölgede 2011 öncesinde demografik yapıya yeniden dönülmesi. Suriye içsavaşının başlamasından önceki yerleşim düzeninin yeniden kurulması.

Bunun anlamı, PYD-YPG ve IŞİD’in bu bölgede yerlerinden sürüp attığı Türkmenler ve Arapların yeniden köylerine, kasabalarına, şehirlerine dönmesinin sağlanması.

Fırat Kalkanı, bu sonuç sağlanıncaya kadar devam edecek diyebiliriz.

Fırat kalkanı sadece göç edelerin geri dönmesini değil aynı zamanda tahrip edilmiş Türkmen ve Arap köylerinin, kasabalarının yeniden inşa edilmesi ve geri gelecek olanların yerleştirilmesi. Böylece 2011 öncesi normal yaşamlarına dönmeleri.

Harekâtın, siyasi otorite tarafından belirlenmiş siyasi ve sosyal amacı böyle tanımlanıyor.

Oluşturulması hedeflenen terörden arındırılmış bölgeden göç edenlerin geri gelmesinin yanı sıra muhtemel yeni göçlerin de yine bu bölgede karşılanması ve güvenlik altına alınması...

MENBİÇ VE EL BAB

TSK, operasyonu güneye doğru Menbiç ve El Bab’a kadar genişletecek mi?

TSK şu anda Menbiç’in kuzeyinde doğal sınır oluşturan Tüzel (Sacur) Çayı’na kadar inmiş durumda. ÖSO, TSK’nın desteğinde Tüzel Çayı’nda duruyor...

Tüzel Çayı’nın karşısında ise PYD-YPG yığınak yapıyor.

Bu bölgeye Kobani’den takviye kuvvet sevk ediyor.

YPG’nin bu hazırlığı ve Menbiç’teki varlığı, ÖSO ve TSK ile çatışma hazırlığı olarak değerlendiriyor.

Eğer YPG böyle bir hareketlenmeye girerse, Fırat Kalkanı’nın Menbiç’e kadar uzanabileceği yönünde bilgiler geliyor.

Türkiye, özellikle Menbiç bölgesinde çoğunluk olarak yaşayan Türkmen ve Arapların yerlerine geri dönmelerini önemsiyor. Demografik yapının silah zoruyla değiştirilmesinin kabul edilemez olduğu siyasi yetkiler tarafından ABD, Rusya ve dolaylı olarak Suriye rejimine iletilmiş durumda.

Benzeri bir hassasiyet El Bab bölgesi için de geçerli...

Bu bölgede yaşayan ve göçe zorlanan Türkmen ve Arapların da kendi bölgelerine dönmeleri amaçlanıyor.

El Bab bölgesindeki Türkiye’nin bir diğer hassasiyeti ise YPG’nın Cerablus üzerinden açamadığı kuzey koridorunu El Bab üzerinden güney koridoru olarak açmaya yönelmesi...

PKK-PYD-YPG’nin, Kobani ile Afrin’i güneyden El Bab üzerinden bir koridorla birleştirme girişimi de Türkiye’nin kımızı çizgileri arasında.

TSK, önlemlerini bu ihtimallere göre alıyor.

ABD’nin ısrarla dillendirdiği Suriye Demokratik Güçleri (SDG) gibi bir kavramı da kabul etmiyor.

Bu ifadenin YPG’yi gizlemek için uydurulduğu düşüncesinde.

SDG denilen yapının yüzde 98’inin YPG unsurlarından oluştuğunu biliyor.

Kalanın ise SDG diyebilmek için “YPG’nin kamuflajı” olduğundan kuşkusu yok.

Bu tablo içinde Fırat Kalkanı’nın sınırlarını, YPG’nin Menbiç ve El Bab’taki hareketinin belirleyeceği anlaşılıyor.