Paylaş
Demokratik-laik devleti yıkmak üzere FETÖ’nün yıllarca sinsi bir şekilde Türk Silahlı Kuvvetleri içine yerleştirdiği ve cuntalaştırdığı bir şebeke kanlı bir darbe girişiminde bulundu. 246 vatandaşımızın şehit olması, binlercesinin yaralanması pahasına halk darbe girişimini püskürttü. Tankların önüne yattı, üstüne çıktı, helikopter ateşine göğsünü gerdi, uçakların bombaladığı Meclis’e, Cumhurbaşkanlığı’na, Genelkurmay Başkanlığı’na, emniyet müdürlüğüne koştu, canı pahasına darbecileri yakalayıp, teslim etti...
Türkiye Cumhuriyeti ipten döndü...
O günden sonra Türkiye’nin nasıl içeriden kuşatıldığını hayretler içinde öğrendik. Cumhurbaşkanı’nın canına nasıl kastettiklerini, komutanları nasıl derdest ettiklerini, devleti yönetenlerin hemen yanı başındaki görevlilerin FETÖ’nün emrinde asker ve sivil bürokratlar olduğunu şaşırarak gördük. Her gün çıkan yeni bilgilerle ne kadar büyük ve yaşamsal bir tehlikeyi atlattığımızı daha iyi anlıyoruz.
FETÖ İLE MÜCADELE
Ortaya saçılan gerçekler, Türkiye’nin bir beka sorunu haline gelmiş FETÖ ile çok ciddi şekilde mücadele etmesi gerektirdiğini gösterdi.
15 Temmuz’dan bu yana sayıları bini aşan okul, dernek, yurt, şirket kapatıldı, FETÖ’nün yaşamın her alanında nasıl örgütlendiği gözler önüne serildi.
Asker ve sivil devlet kurumlarından yüz binleri aşan kamu görevlisi ya açığa alındı ya meslekten çıkarıldı. Bu süreç devam ediyor. Her gün asker, polis, öğretmen, yargıç, savcı birçok meslekten görevli kararnamelerle meslekten çıkarılıyor.
FETÖ ile mücadeleye toplumun her kesiminden büyük bir destek var.
Bu sorunun Türkiye’nin bekasıyla ilgili bir sorun olduğunu kavrayan herkes ve her kurum devletin yürüttüğü bu mücadeleye katkı vermeye çalışıyor.
Muhalefet partileri de FETÖ’nün kanlı darbe girişimine karşı iktidarın yanında durdu, birlikte mücadele etmek için gayret gösterdi.
AT İZİ İT İZİ
Demokratik-laik hukuk devleti olarak Türkiye, FETÖ ile mücadeleyi hukuk içinde ve yargı eliyle yürütmek durumunda.
FETÖ bahane edilerek hukuk dışına çıkılmamalı; Ergenekon, Balyoz, Askeri Casusluk davalarında gördüğümüz gibi fırsat bu fırsattır düşüncesiyle hareket edilmemelidir.
FETÖ’cü polis, savcı ve yargıçların yaptığı gibi gözlerine kestirdikleri herkesi aynı torbaya atma girişimleri karşısında Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, “At izi it izine karışmamalı” uyarısında bulunmuştu.
Ancak bu yönlü gayretlerin sürdüğü de görülüyor.
DOĞAN GRUBU
Son günlerde Doğan Ailesi ve grubunun FETÖ’cü olduğuna yönelik bir kampanya başlatıldı.
Zorlama ve yapay çaba bu...
TSK’da, emniyette, yargıda, mülki idarede ortaya çıkarılan FETÖ’cülerin sayısını topladığınızda yüz binleri geçiyor.
Medyanın en büyük grubu olarak binlerce çalışanı bulunan Doğan Grubu’nda ise bu iddiayla muhatap olanların sayısı yok denecek kadar azdır. Bu iddiayla daha önce gözaltına alınan iki Doğan Grubu çalışanı ilk sorgularından kısa süre sonra serbest bırakıldı.
Bu ve benzeri iddialara bakarak 40 yıllık Doğan Grubu’nu FETÖ’cü ilan etmek abesle iştigaldir.
FETÖ ile mücadelede ise Türk basınında en çok uğraş veren Doğan Grubu olmuştur. Bu nedenledir ki, FETÖ’nün hedefi olan ve gazabına uğrayan da Doğan Grubu’dur.
40 yıldır medyada olan Doğan Grubu’nun, demokrasi ve laiklik başta olmak üzere Türkiye Cumhuriyeti’nin temel niteliklerine, Atatürk ilke ve devrimlerine, bilime ve bilimsel eğitime olan bağlılığı ve desteği tartışma götürmez bir gerçektir.
Doğan Grubu ailesinden, demokratik-laik Türkiye Cumhuriyeti’ni yıkıp yerine çağdışı din devleti kurmaya çalışan bir terör örgütü mensubiyeti çıkarmak beyhude bir gayrettir.
Paylaş