Bunu arkadaşlarım iyi bilirler. Beni tanımayanlara da bu durumumu nedense muhakkak anlatırlar.
İki kişi sır mahiyetinde bir şeyler konuşmaya mı başlayacak? Verilecek bir sır mı var? Ve ben de 3. kişi olarak mecburen o ortamda mıyım? Bu üç sorunun cevabı evet mi? O zaman beni tanıyan, diğerine beni işaret ederek “O’nu saymayalım, zaten unutur o birazdan” der. Diğeri de bu söze güvenerek anlatmaya başlar. Eee, güvenilir bir insan sayılmak için sır tutmaya gerek yok demek ki. Bazen unutmak da aynı işe yarıyor. Ama arkadaşlarımın bilmediği bir detay var ki unutkanlığım sadece kendime ve saklanması gereken sırlara dairdir. İşletim sistemimin neden böyle olduğunu bilmiyorum ama unutkanlığım zararsız da olsa endişelendirmiyor dersem yalan olur. Sizde de var mı unutkanlık? Yok mu? Peki, söyleyin bakalım neydi bu yazının başlığı? * * * Neyse devam ediyorum. Siz seçerseniz unutkanlığı, onun adı artık “unutmak” olur. Önemsememekten mi gelir unutkanlık? - Dün akşam teknede demlenirken sallanmışız abi, 5.6 diyor Kandilli. - Kandilliye öyle gelmiştir. Yüz verme. Önemsetecekler ya kendilerini... Aynı anda çok şey düşünmek midir ya da kafa karışıklığı mıdır sebebi? -Bir de “acı çekmek özgürlükse özgürüz ikimiz de” diye bir şarkı var ama bu konumuzla ilgili değil, konuyu dağıtmayın, unutturmayın bana söyleyeceklerimi– Halil Cibran ne demiş, “Unutkanlık bir nevi özgürlüktür “ Katılıyorum arkadaşa. Kendinizden, bütün acılarınızdan, geçmişinizden hatta geleceğinizden kurtulursunuz unutarak... Özgürleşirsiniz... Madenciler ölmeye devam eder o karanlıkta... Daha ergen bile olmamış küçücük kızlar neden intihar eder düğün gecelerinde? Sobadan sızan karbonmonoksit miydi –Of boşverin daha kışa çok var- Kime taş atıyordu o çocuklar... Unuttum... Ama Senem Tokgözlü’nün parmağındaki tek taşı Mert Soyuasil aldı biliyorum, unutmam ben. * * * Öğrenilmiş çaresizlikle, tepkisiz kalmayı tercih edip, bir yandan kendisine yapılanı hazmedebilmek için mi unutur insan beyni ? - Anladım sizinle takılamam diyorsun özetle. İyi de Mustafa kardeş 19 Mayıs diye tutturmuşsun gidiyor. Yap şunu 22 Mayıs, birkaç gün Soçi’ye falan takılalım senle. Acaip hatunlar gelmiş diyorlar. Samsun’daki kotranın –kotra diye hatırlıyorum öyle demiştin di mi- mülkiyeti sana mı aitti abi? Ya da altı üstü yetersiz besleniyorsunuzdur. Yeterli vitamin almıyorsunuzdur. Belki hepsidir. Belki de hiçbiri... “Ay balık hafızalı bir toplum olduk şekerim her şeyi unutuyoruz” mu dedi birisi? Bana mı öyle geldi? Peki. Ama dediyseniz, bilin ki boşuna suç ortağı ettiniz balıkları unutkanlığınıza. Yok öyle bir hafıza! Öğrenmek değil unutmak üzerine işleyen sistemde etrafınızda ve dünyada olan biteni de unutmayın, aşk acınızı da, iyi kötü hatıralarınızı da... Unutursanız, refleksleriniz –adı üstünde refleks demeyin ,o da unutulur– duygularınız, tepkileriniz de unutulmak üzere sıraya girer. Mesela ağlamayı unutursunuz bir gün. Zehirlenmiş bir köpeğin ölüsüne donuk balık gözleriyle bakarsınız, ne yapacağınızı bilmeyip. Öfkelenmeyi unutursunuz, kahkaha atmayı unutursunuz, düşünmeyi... Sizi insan yapan ne varsa unutabilirsiniz... * * * Bu yazıyı unutasınız diye yazmadım, ama ikimiz de biliyoruz ki değerli okuyucu, unutulacak. Çünkü sevdiklerinizi bile unutmak için sevmemiştiniz ki siz. Yorsa da hatırlamak. Unutmayın ne varsa...