Sakın ağlama güçlü olmak zorundasın!

TANIK olduğum aşağıdaki konuşma nerede ve kimler arasında geçiyor sizce?

“Ayakta durmak zorundasın, ağlamayacaksın, duydun mu beni!
Ağlamayacaksın!
Güçlü durmak zorundasın, sevindirmeyeceksin düşmanları, ayağa kalkmak zorundasın.
Devam etmek zorundasın yola.
Ağlamayacaksın diyorum, duyuyor musun?”

Evet? Tahminleriniz?
Hayır, bu vatanı savunurken şehit düşen bir askerimizin yakınına söylenen sözler değil...
Hayır, hayattaki en değerli yakınını kaybetmiş birine söylenmedi ya da onun herhangi bir fiziksel ya da manevi acısına ortak olmaya çalışan biri söylemedi.
Hayır, biten bir aşkın acısıyla mecnuna dönmüş birini teselli etmek için söylemedi bu cümleleri kullanan.
Hayır, hayatındaki en kıymetli şeylerin, hayatın cilvesiyle bir anda elinden kayıp gittiğini gören birine söylenmedi...
Hayır, yarışı son anda rakibi çelme taktı diye kaybeden bir maraton koşucusuna da söylenmedi...

Bu cümle, bu uzun cümle yere düşen 4-5 yaşlarında bir oğlan çocuğuna söylendi az önce.
Eksiği var fazlası yok cümlelerin.
Çocuğun kafasını kolunu çekiştirerek, toplama kampındaki komutanlar tarafından esirlere reva görülen bir tavırla... Sonra çocuğuna kafasına indirilen bir darbeyle çocuğun kafasına iyice kazındı annenin talebi.
Kimbilir annenin psikolojisi nasıldı diye savunanlar olabilir anneyi?
Ekonomik sorunları vardır belki, kocasından dayak yiyordur, işsizdir, terkedilmiş yalnız bir annedir, aklıma şu anda gelmeyen çok korkunç şeyler yaşıyor olabilir...
Haklısınız, olabilir.
Bunlar makul gerekçeler mi sizce?

Kadınlar neden anne olur?
Yere düşen, aslında yürümeyi öğrenmesi için, vücut dengesini zamanla tam olarak oturtabilmesi, bacaklarının, bedeninin güçlenmesi için, düşmesi, çarpması, kayması, kırıp dökmesi gereken bir çocuğa böyle marazi bir tavır sergileyen bir insan anne olma hakkına sahip midir?
Şimdiden beynine kazınan ‘bilmediği’ düşmanlarını sevindirmemek için düşmeye korkan bir çocuk...
Yürümeye korkan bir çocuk.
Konuşmaya korkacak bir çocuk.
Ağlamanın, duyguları göstermenin zayıflık, korkaklık olduğuna inandırılan bir çocuk...
Canı yanmış ağlayan çocuğa bir de anneden gelen şiddet.
Bir kadının annelik güdüsünü tatmin etmek için bu çocuğun ödediği bedel fazla değil mi sizce? -ki annelik güdüsünün içinde şefkat, koruma, merhamet, sevgi fazlasıyla vardır -
Bu çocuğun küçük beyninde nice hasarlar, izler kaldığından eminim bu annemsiden.
Bakın annemsi diyorum, anne diyemiyorum.
Bu çocuktan, böyle bir annenin yetiştirdiği çocuktan bir yetişkin olduğunda sağlıklı davranışlar beklemek haksızlık değil mi?
İnsan yetiştirmek hiç kolay değildir.
Anne olmayı da hak etmek gerekir.

Elinizdeki malzemeyi nasıl kullandığınıza bağlı bir cani, psikopat ya da sağlıklı bir insan yetiştirmek.
Anne olmadan önce -elbette babalar da dahil buna ancak şu anda örneğimiz bir anne- herkesin kendisine bu soruyu sorması gerektiğini düşünüyorum...
İnsan yetiştirebilir miyim?
Anne olmayı hak ediyor muyum?
Ona elimdeki imkanlarla bir tabak yemek hazırlayıp önüne koymak bana mutluluk verecek mi? Bunu yapacak mıyım?
Beynini ve bedenini temiz tutabilecek miyim çocuğumun?
Özgüven verecek miyim?
Huzur verecek miyim?
Herşeyden önemlisi sevecek miyim çok?

Bunları yapabileceğinizi düşünüyorsanız, ne ala. Çocuk ya da çocuklar sizin tercihiniz.
Şüpheleriniz varsa anne olmayın.
İnanın gazetelerin iç sayfalarındaki tecavüz, cinayet, hırsızlık, gasp suçlarının zanlıları başka yerde başka ortamda doğup büyümedi. Hepsinin bir ailesi var, hepsinin ailesi olmasa da aile kadar yakın kişilerce büyütüldüler... Hayata herkes gibi masum başladı onlar da...
Bu ülkenin sağlıklı, psikolojisi düzgün, eğitim alabilmiş, önemsenen, sevgiyle büyütülmüş, kendisiyle barışık, iç huzuru yerinde evlatlara ihtiyacı var ...



Yazarın Tüm Yazıları