Sağır-dilsiz

EVİMİN her odasından ayrı bir ses yükselir.

Salonda televizyon açıktır, mutfakta radyo, banyoda klasikler, film müzikleri.
Evde olmasam da, kapıya yaklaşan birisi, rahatlıkla duyabilir melodileri.
Kendi anahtarımla açtığım bu evde, beni bu sesler karşılar, biri varmış gibi.
Siz içinizden acıyarak, benim yalnız kalmaktan korkan bir zavallı ya da hırsızlara karşı önlem alan kurnaz bir ev sahibi olduğumu düşünebilirsiniz.
Oysa tek neden, küçükken izlediğim bir filmde kahramanın bana pek dramatik gelen hikayesidir.
Sesleri duymadığı için bir süre sonra konuşma becerisini yitirererek dilsize dönüşen sağır kahramanın zaman içerisinde kelimeleri ve harfleri hırıltıyla çıkarması sonra bunları da kaybetmesi çok trajik bir sahnedir benim için.
İsmini ve oyuncularını hatırlamadığım o filmi izledikten sonra, konuşabilmenin büyük bir lütuf olduğuna inanmış hatta olayı abartarak, bir anda konuşma engeli ortadan kalkan ve bu duruma çok sevinen sağır dilsiz kız rolü oynamıştım günlerce kendi kendime, şükredebilmek ve konuşabildiğime durup dururken sevinebilmek için.
Sadece konuşamamaktan değil konuşmaya eşdeğer, kendimi ifade etmemi sağlayan her türlü yeteneği kaybetmekten de korktum.
Mesela yazamamaktan...
Bunun için de kendimi sol elimi kaybettiğime inandırıp yas tutarken birdenbire “yaşasın, sol elime yeniden kavuştum” diye durup dururken sevinç çığlıkları atarken hatırlarım. Haklısınız tuhaf bir çocukluk hali ve onun tuhaf bir uzantısı bugüne kadar ulaşan.

Kendimle sınırlı kalsa neyse, başkalarını da kapsayan bir korku.
Başkalarının konuşamamasından, yazamamasından, fikirlerini ifade edememesinden korkarım.
Beğensem de beğenmesem de, çok öfkelensem de, canımı çok yaksa da duymak isterim sesi ya da ses yerine geçen ne varsa her kelimeyi.
Kendime ve değer verdiğim dostlarıma dair, herhangi bir internet sitesinde okuduğum yanlış bir bilgi ya da yazılanlarla kişilik haklarına saldıran, benim için kutsal denebilecek değerlerimi küçümseyen, beni yaralayan, istemediğim şekilde algılayan ve bunun bu şekilde anlaşılmasına neden olan yorumlar da okudum, gözlerimden yaş gelecek kadar duygulandıran geri dönüşler, övgüler de aldım.
Ne olursa olsun hepsini önemseyerek okudum, aslında duydum.
Sözlükler, kitaplar ya da sosyal medyada yazan her yorum , her ses bir insana ait ve duyduğum bu sesler benim sağır olmadığımın, onların ise dilsiz olmadıklarının kanıtı.
Müeyyidesi olmalı mı peki insanı, kişiliğini, değerlerini hiçe sayan, saldıran kelimelerin?
Elbette.
Ama bu asla bir dilsize dönüştürmek, korkutmak olmamalı, insanı diğer yaratıklardan ayıran en güzel yanı, düşünmeyi sindirmek, yasaklamak, yakmak, yok etmek olmamalı.
Korkuyla, sessiz harflere dönüşür bir gün her ses, dilsizliğe...
Dilsizleri duyamazsınız, zaten sessizlikte, duymanızın da bir önemi yoktur.
Sessizliğin sağırlıktan farkı yoktur.
Sağırsanız duyamazsınız, anlayamazsınız, bir süre sonra konuşamazsınız.
Elbette vardır sağırlığın da iyi yanı...
Deniz tutmaz, kusmazsınız.
Yazarın Tüm Yazıları