Paylaş
Yediklerimizin fiziksel ve ruhsal sağlığımızı şekillendirdiği anlamına gelir bu söz ki bence tartışılır.
Daha fazla et yiyenlerin, daha agresif ya da sağlıksız olup olmadığını bilmiyorum ya da sebze ağırlıklı beslenenlerin birer iyilik meleği olduğu ya da çok huzurlu hayatlar kurdukları tezinin pek de doğru olmadığını çevredeki gözlemlerime dayanarak söyleyebilirim.
Çok daha kesin, en az gıdalar kadar hayatınızı etkileyecek bir yaşam felsefesi de benden gelsin:
“Ne düşünüyorsan, osun “
Apple’ın kurucusu Steve Jobs’ın yaşam hikayesini okurken geldi aklıma.
Evlatlık olduğunu komşunun çocuğundan öğrenir Steve Jobs.
Çocuk O’na terk edilmiş biri olduğunu söyler, çocuklara özgü acımasız kelimelerle “ istenmediği için “ evlatlık verildiğini.
“Ailem tarafından evlatlık verildim“ fikri O’nu çok sarssa da asıl canını yakan “ istenmeyen bir çocuk “ olduğu fikridir.
Steve yıkılmıştır. O güne dek sevgiyle büyütüldüğü, gerçek ailesi sandığı insanlara koşar ağlayarak.
O’nu kendi çocukları olarak benimseyip, sarıp sarmalayan ailenin cevabı ise nettir: “ evlatlık değil, özellikle seçilmiş olansın, bütün çocukların arasından seni seçtik “
Kafasındaki “ istenmeme “ inancı “ seçilmiş olan” ile yer değiştirir Steve Jobs’un.
Time Dergisinin eski editörlerinden Walter İsaacson bu durumu : “Terk edilmek, Seçilmek. Özel olmak. Bu kavramlar Jobs’un benliğinin, kendine bakışının parçası haline geldiler” diye özetliyor.
İstenmeyen çocuk olduğuna inansa idi, bugün ölümünün ardından milyonların gözyaşı döktüğü bir teknoloji dehası Steve Jobs olur muydu acaba, bu fikrin yarattığı travma ömür boyu yapacaklarının, yaratıcılığının önünde bir set gibi durur muydu ?
“Evet “ diyemediğimiz gibi “ hayır “ da diyemiyoruz.
Hayatı biraz da kendimiz çiziyoruz galiba, kendimizi nasıl hayal ediyorsak ve bunun için ne yapıyorsak öyle yaşanıyor birçok şey.
İnsanın önündeki en büyük ve tek engelin kendisi olduğunu hepimiz biliyoruz çünkü.
Yaptıklarımıza ve yapamadıklarımıza bahaneler uydurmadan önce şu soruyu sormamız gerekiyor kendimize:
“ Ne düşünüyorum... “
Paylaş