Tutucu Protestan bir ailenin çocuğu olarak yetiştirilen, sıradan bir devlet memuruydu. “Nihai Çözüm”ün en büyük akıl hocasıydı. Nihai çözüm, başta Yahudiler olmak üzere eşcinsel ve Çingenelerin de kitleler halinde yok edilmesini amaçlayan projenin kod adıydı. “...inanmayanlar kendi inançlarını serbestçe uygulayabilirler; ama bu uygulama inananların hayat, ahlak ve dindarlıklarını, nesillerin eğitimini olumsuz etkileyecekse - o toplumunda- ‘onların aykırı filleri için özel mekanlar ihdas edilmek gibi’ tedbirlere başvurulur” dedi. Eşcinseller, sarhoşlar, nikahsız yaşayanlar ve kumarbazları, aynı dinden olmadığını ilan ettiği diğerlerini rahatsız etmesin diye özel mekanlara yerleştirme fikrini attı ortaya. Rahatsız olması gerektiğine inandığı diğerlerini ise aleni (açıkça, kamuya açık yerde) dine, ahlaka, âdâba aykırı bir davranışa -engellemek veya ıslah etmek maksadıyla- müdahale etmekle yükümlüdür” diyerek suç işlemeleri için teşvik etti. Dünyanın en sıradışı cinayetlerinden sorumlu bu adam, bunları olabilecek en sıradan güdülerle, iyi bir vatandaş olma isteği, terfi etme gayreti, görev duygusu ve nezih toplum inancıyla işlemişti.* 18 ay içerisinde 150 bin kişinin toplama kamplarına aktarılmasına, 2 milyon kişinin bu kamplarda ve tren yolculuklarında öldürülmesine neden oldu. Toplama kamplarının yenilenip elden geçirilmesi, yeni kampların açılması, gaz ve tren sistemlerinin geliştirilmesiyle bizzat ilgilendi. Okuduğunuz bu cümleler arasında herhangi bir kopukluk ya da anlam bütünlüğünü bozan bir farklılık yok. Ancak bu satırlardaki bilgilerin bir kısmı 2. Dünya Savaşı’nda “soykırım uzmanı” olarak isim yapmış Adolf Eichmann’a ait. Çok ciddiye aldığım ve beni oldukça korkutan ifade ve bilgilerin bir kısmı ise ne yazık ki günümüzde yaşayan bir din alimine... Mevlana’nın, Yunus Emre’nin ne olursa olsun karşılıklı saygı, hoşgörü ve sevgiyle birlikte yaşamanın güzelliğini öğrettiği bu güzelim topraklarda, bu sözlerle halkı kin ve düşmanlığa tahrik ederek işlenen nefret suçu şu sonuca götürüyor aklı. Birinin kolunda gamalı haç olması, diğerinin elindeki kalemle en az onun kadar tehlikeli fikirler üretmesine ve onunla bu konuda boy ölçüşemeyeceği anlamına gelmiyor. Fark nerede derseniz; Adolf Eichmann, savunucusu olduğu fikrin uygulanmasında bizzat görev aldı ve yol gösterdi. Din alimimiz ise kendisinden icazet alan Müslümanlara, bu dahiyane fikri uygulamaları için şimdilik yol ?yöntem gösterecek bir açıklama yapmadı ve kendi çözümlerini bulmak için kendisinden feyz alacak kişilerin kafasında şöyle büyük bir soru işareti bıraktı kanımca. Gaz odası mı, sabun fabrikası mı ? Hannah Arendt / Eeichmann Kudüs’te: kötülüğün bayağılığı üzerine rapor”