Sİziİ hayal kırıklığına uğratmak istemem ama ne yazık ki çok küfür bilirim ben.
Bilirim ama kullanmam. Kullanırım belki kabul. Ama yalnızken. Ya da beni bu halimle de seven insanların yanında. Nerden geldi şimdi aklıma bilmem ki... Her neyse... «Defne öldü.. Onun için her şey bitti.. Ama bu genç adam yaşayacak.. 18 aylık bebeği ile yaşayacak.. Yarın o bebek aklını başına toplayacak yaşa geldiğinde “Baba bana annemi anlat” diyecek?.. Ne anlatacak İlker Yasin?. Bunu bana kimse kabul ettiremez. Ben mahalle baskısından da korkmam. Kafamı kesseler düşündüğümü söylerim..» Bugüne kadar asla kişilere dair ve isim kullanarak yazmadım. Polemik yaratarak okunmaktansa okunmamayı tercih ettim çünkü. Ama yukardaki satırları okuduğumda beynim uyuştu, midem bulandı, tuvalete gidip kustum. -Gerçek anlamıyla kusmaktan bahsediyorum özür dileyerek- Rahmetli Defne Joy´ un ölümü, nedenleri, ihtimaller üzerine ben de düşündüm elbette ama bunları olumlu ya da olumsuz kimseyle paylaşmadım, O´nu taşa tutan yazılara acıdım. Fakat çok okunan bir gazetenin köşe yazarının bu acımasız, kin, nefret dolu satırlarından sonra, ölmüş ve savunmasız bir kadın için yazmamayı günah saydım. Kime ait olduğunu hatırlamadığım bir karikatür - çizerinden özür diliyorum bu nedenle- Gerdek gecesi, gelin damat... Gelin, “sana bir şey itiraf etmem lazım” diyor. Damat yüzü allak bullak, yıkılmış durumda. Gelin: ”ben birini öldürdüm!” Damat derin bir ‘oh’ çekiyor, “Ben de bakire olmadığını söyleyeceksin zannettim..” Toplumsal değer yargılarını cinselliğe indirgeyen bir ahlak ikiyüzlü bir ahlaktır... Dilinden ahlakı düşürmeyenler ise bunu kendine siper ederek yaşayan en büyük ahlaksızlardır çoğunlukla. Ve biz ne yazık ki yüzlerce yıl, ahlak kavramının beynimize bu şekilde empoze edildiği bir toplum olarak en büyük ahlaksızlıkları ve ahlaksızları bilerek ya da bilmeyerek içimizde barındırdık, en yüksek payeleri verdik. Ben ahlak diyorum, siz lütfen aynı zamanda vicdan olarak algılayın. Hangi inanç, din, anlayış, insanlığın adının olduğu hangi yerde -kimsenin konuşmaya hakkı olmadığı- bir ölünün ardından namus, ahlak dersi verilebilir ki ? Bunu yapmaya kimin hakkı vardır ? Hiç kimsenin. Bunun için hem ahlaksız hem kötü yürekli olmak lazım. Kötü yüreklilik, ki ahlaksızlıktan daha çok yaralar beni. “Mahalle baskısından korkmam” diyerek, sanki kendisini feda edip çok önemli bir başarıya imza atmış bu kötü ruhlu adamın zavallı yazısı -ismini yazarak sayfayı kirletmemeye kararlıyım- ikiyüzlü ahlak dersleri adı altında yeni yetişecek temiz kuşaklara okutulsun. En azından ahlakı değil, ahlaksızlığın ne olduğunu öğrenirler çocuklarımız. Ne diyordum bu arada, küfrederim ben ama yalnızken...