GEÇEN hafta cinsel tacize dair konuşmuştuk sizinle.
Bir değerli okuyucu tacizde haksız bir suçlamanın bir anda nasıl toplu bir linç girişimine dönüşebileceğine işaret etmiş, verdiği örnekle. Hak verdim ona. Bir yandan da linç kavramı üstüne düşündüm. Ülkemizde olay yeri tatbikatıyla başlayıp, uzaylı taşlamaya kadar uzanan geniş bir yelpazede yer bulmuştur linç kendine. İnsanlık dışı bir eylem olsa da linç kabul edin ki caydırıcıdır. Halkın hassasiyetleri linçin meşru görülen gerekçelerindendir. İnanmadınız mı? Peki o zaman, sokakta birine “Hırsız” diye bağırın mesela. Ya da “Sen nasıl küfredersin ....... (boşluğu siz doldurun artık ‘hassas’ olduğunuz bir konuda)” diye yeri göğü inletin. Linç coşkusunun, katletme hazzının, birbirini tanımayan bir kitleyi nasıl bir araya getirdiğini dehşetle göreceksiniz. “Koş bey balkona koşşş linç ediyorlar adamı!!!!” “Yapma ya, tüh kabak çekirdeği bitmişti di mi?” Ortaklaşa işlenen bir suç yaptığınız şeyin meşru olduğuna inandırır sizi ya da masum olduğunuza: “Hocam linç orucu bozar mı”. ¡ ¡ ¡ Modern zamanlarda ise çağa ayak uydurup sanal linç tercih edilmektedir. Ki bu da örneklerine internette bolca rastlayacağınız bir linç çeşididir. Elinizle yüzünüzü kapatıp gelen taşları, kafanıza inen yumrukları bile engelleyemezsiniz, görünmeyen, sanal kimlikli yazılar bıçak gibi tüm ruhunuza saplanır. Milli sporumuz olma yolunda hızla benimsedik linçi. Spor dedim de aklıma geldi rakip takımın arasına tuttuğunuz takımın bayrağıyla karışıp şöyle bir dostluk kardeşlik mesajı vermeyi denemeyin olur mu. O kadar saf olmayın, o kadar şaşkın davranmayın... Bırakın sporcu centilmenliğini kardeşliğini, nerde yaşıyorsunuz siz allahaşkına? Bir insanın işlediği varsayılan suçun, cezasını, başka bir insanın, arkasına kalabalık bir güruhu da alarak vermesidir linç. Bazen tek kişi de verebilir bu cezayı. Oysa çoğu kişi bu linçe neden katıldığını sorsanız bilmez Hatta acıdır neden linç edildiğini bilmeyenler bile vardır ki onlar feci bir kazaya uğramışlardır: “Komserim ben bir şey yapmadım valla arkadan biri yakalayın şu gideni diye bağırdı” “Eee?” “Ben de yakaladım” “Ve kafasına taşla vurup öldürdün. Oğlum hasta mısın sen! Adam fişini almayı unutmuş... Mağazanın sahibi arkasından seslenmiş...” ¡ ¡ ¡ Linç girişimlerinde hukukta “Öldürmeye tam teşebbüs, müessir fiil,darp ...” suçlarını açıkça işleyen hiçbir linççi gözaltına alınmaz, en azından ben tanık olmadım buna. Siz tanık oldunuz mu? “Veee, maktul onca kişinin arasında kafasını taşa vura vura kendini öldürmüştür. Şaşkın bakışlar altında gerçekleşen bu tuhaf eylem sonrası maktul, hayırsever vatandaşlar tarafından hastane morguna getirilmiştir...” Linç edenler resmi kurumlarca övülür: “Vatandaşın tepkisi güzel bir tepki...” Vatandaş diyemeyiz... halk diyemeyiz bu kişilere... Sürü psikolojisiyle hareket eden değersiz, düşünmeden hareket eden bir güruh diyebiliriz sadece. Linç, linç edilen kişilerin gözaltına alınması, linç etmeye kalkışanların ise yeni linçlere yelken açmak üzere sokaklara dağılmasıyla son bulur. Hukuk devletinde cezayı bireyler değil hukuk ve adalet dağıtıcılar verir. Herkesin kendi hukukunu uyguladığı bir toplumda egemen olan tek güç kaostur. Böyle bir toplum olma yolunda ilerlersek göreceğiz ki; birileri sadece suçluları değil, farklı düşünenleri, farklı yaşayanları, siyasetçileri, yazanları, çizenleri, kadınları, eşcinselleri, aydınları, farklıları, bilim adamlarını herhangi bir ‘hassasiyetinden’ dolayı linç etme gücü ve hakkını bulacaklar kendilerinde bir gün... Linç tüm güçlerin üstünde bir güç olacak...