Hangi kanun

Sahne çok net olmasa da hala gözümün önündedir.

Ferhan Şensoy’un Orta Oyuncuları İstiklal Caddesi’ne çıkmış ve önlerine geleni durdurup kimlik sormuştu.
Nasıl mı ?
Nazi SS kıyafetlerini giyerek.
Korkarak ve çoğunun titreyerek kimliğini gösterdiği kişilerden hiçbirisi cesaret edip “siz kimsiniz “ dememişti.
Ellerinin duvara dayatılıp aranmasına izin verenler, üniformanın SS üniforması olduğunu bile fark etmiyor ve sapsarı bir suratla başlarını dayadıkları avuçlarını eski pozisyonuna getirmek için onay bekliyor, üniformaya sorgusuz sualsiz boyun eğiyorlardı.
Televizyondan izleyenler için pek eğlenceli görünse de olayı bizzat yaşayanlarla sonradan yapılan röportajda içinde bulundukları acz halinden nasıl utanç duydukları belliydi?
Otorite ya da üniformanın gözü nasıl kör ettiği, beyni uyuşturup neredeyse aptallaştırdığını izlemiştik?
Değişen çok şey olmadı?.
Belki orta oyuncuları ‘kimse yemez artık ‘ diye kimlik sormuyor olabilirler ? ki yanılıyorlar- ama kanun uygulayıcılarının uygun gördüğü her türlü davranış ya da muameleyi sorgusuz sualsiz ve haklarımızı bilmeden kabul etmeye hazırız?
Misal;
İnsanlar oturmuşlar sohbet ediyorlar? Ellerinde de poşetlerde gizli gizli içtikleri birşeyler var. Muhtemelen bira ya da şarap ? gizli içtiklerine göre çay olmadığı muhakkak -
Yanlarına yaklaşılır kimlik kontrolü yapılır ve ardından genellikle ceza kesilir?
Neye göre ?
Kabahatler Kanunu’na göre ?
Suç “Açık alanda içki içmek“
Oysa bakın kanuna;
madde 35: Sarhoş olarak başkalarının huzur ve sükununu bozacak şekilde davranışlarda bulunan kişiye, kolluk görevlileri tarafından elli türk lirası idari para cezası verilir. Kişi, ayrıca sarhoşluğun etkisi geçinceye kadar kontrol altında tutulur.
Açık alanda içki içmek değil, sarhoş olup ona buna rahatsızlık vermektir suç olan.
Bunun için açık alanda içme şartı aranmaz ayrıca. Yani kanun hükmünün açık alanda içki içmekle hiçbir ilgisi yoktur. Yani böyle bir suç yoktur dolayısıyla.
Geçen haftalarda yaşanan bir başka örnek;
Bir öğrenci ÖSYM’nin sınavlarında türban yasağının kaldırılması sonrası YÖK Başkanı Özcan’ın yaptığı, “Güvence veriyorum, nasıl başörtülü öğrencilerimizin girmesini sağlıyorsak, başörtüsüz öğrenciler de baskı görmeyecek. Onlar bizim güvencemiz altındadır” sözlerini samimi bulmadığından, bireysel bir protesto yöntemiyle tişörtünü giymeden sınava girmek istedi. Sınav çıkışında polis tarafından kendisine kabahatler kanunun 36. Maddesine göre ceza kesildi. Yani; madde 36: Başkalarının huzur ve sükununu bozacak şekilde gürültüye neden olan kişiye, elli türk lirası idari para cezası verilir.
Açık olarak gürültü yapmaktan bahsediliyor. Sırf bu bireysel protestoya kızıp yazmış olmak için yazılan cezaya, kimseden ses çıkmadı.
Sarılarak sohbet eden insanlarla ilgili kanunu zaten hepimiz biliyoruz artık. Yasalaştı neredeyse gayriresmi olarak. Polis görmek, çiftlerin birbirlerinin ellerini bırakması için yeterli ? ki ileri gidip sarılmışlarsa kesin eve gidip sevişiyordur bir de bu ahlaksızlar- ama ceza almasalar da uygunsuz oturmaktan dolayı kulakları kesinlikle çekiliyor, mutlaka bu tacizden paylarını alıyorlar.
Gönül isterdi ki tüm sorunların çözüldüğü ve artık sıranın tek tek lokantaları gezip ailesiyle alkol de tüketilebilen restoranlara giden çocukları yine imzayla yanındaki sandalyede oturan aileye teslim etmesine geldiği boyut bizi rahatsız etmesin...
Ancak unutmamak gerekiyor ki kanun uygulayıcının iyi niyeti sorgulanıyorsa yanlış bir şeyler vardır?
Ya güvensizlik ya bilgisizlik ya da her ikisi birden?
Hangi kanun sorusunu henüz sormamışsanız daha başındasınız;
Ya koşulsuz güvenin, itaat edin ya öğrenin.
Yazarın Tüm Yazıları