Paylaş
Ev sahibimizle karısı gelecek. Adam pek huysuz, karısı desen ondan kalır yanı yok. Şu dünyada bir kendilerini severler. Herşeyden herkesten nefret ederler. Ama şu kira artışını konuşmak için uygun başka zaman yoktu. Mecburen yemeğe çağırdım. Onlar gibi soğuk, cimri, huysuz değilim ben. Komşularım da tanır, bilirler.
Yüreği sevgi dolu bir insanımdır ben.
Ama böyle tıkış tıkış kalabalık otobüste, kahkaha atarak sohbet eden gençlerden nefret ederim.
Derli toplu, saygılı, kısık sesle muhabbet etmek varken kahkaha atmak da neyin nesi allahaşkına?
Bunlar bir de yer de vermezler yaşlılara, kadınlara...
Gerçi gücüm kuvvetim yerinde çok şükür ama gözümün içine baka baka yerime göz diken engellilere ne demeli?
* * *
Engellilerden nefret ederim...
Haklarımız, imkanlarımız kısıtlı diye ayaklanırlar bir de. Yahu otursana evinde kapını kapatıp. Ne işin var sokakta?
Yanlış anlamayın sakın ayrımcı falan değilimdir ben.
Ayrımcılıktan ve eşcinsellerden nefret ederim hatta...
Ama söyleyin allahaşkına, memlekette böyle şeyler var mıydı eskiden, bir cinsel tercih çıkardılar başımıza, herkes kendi cinsinden... Hepimizin çoluğu çocuğu var bunlar nerden geldi bilmem ki, bir avuç yolunu şaşırmış insan, azınlık diyorlar bunlara, hakları varmış güya.
Azınlık dedim de bütün insanlar eşittir ama çerkez, laz, kürt, süryani, alevilerden ve yahudilerden nefret ederim. Allahtan zenciler burada yaşamıyor da onlardan da nefret etmek zorunda kalmıyorum.
* * *
Nefret suçu bir insanlık suçudur biliyorum.
Bu yüzden insanları ayırt etmeden seven biriyim ben.
İnsanlar dedim ama hayvanları da sevmek gerekir tabii. Diğer canlıları sevmeyen insanları sevebilir mi hatta kendini bile sevemez öyle değil mi?
Hay allah aklıma geldi şimdi, inşallah akşamki misafirler gelirken o arsız köpeklerini yanlarında getirmezler. Gerçi hayvan beni gördüğünde nedense kaçacak delik arıyor attığım tekmeyi unutmamış olmalı. Hayvanlar böyle hakikatli, vefalıdır işte yapılan hiçbir şeyi unutmazlar.
Ama pek hoşlandığım söylenemez hayvanlardan.
Benim gibi yüreği merhamet, sevgi, şefkatle dolu birine yakışmaz belki ama galiba hayvanlardan ve hayvan besleyenlerden nefret ediyorum.
İnanır mısınız iyi niyetimi göstermek için elimden geleni yaptım. Sonuçta hayvan da bir canlı. Belediyeyi aradım, zabıtayı aradım bu hayvanları toplatmak için. Ama ilgilenmediler bile. Yazın sıcağında sitenin önüne konulmuş su kaplarını toplattım dadanmasınlar buralara bu kedi köpekler diye, neymiş efendim “susuzluktan kırılıyormuş hayvanlar”.
Sana ne ayol, doğanın işine karışılır mı hiç, bırak güçlü olan hayatta kals...
Hay allah yüreğim ağzıma geldi. Az kalsın kaza yapıyorduk, gördünüz mü siz de bayan şoförü?
Birdenbire çıktı yola ben gördüm.
Açıkçası erkek olsaydım bu kadın sürücülerden nefret ederdim.
Oturup evde çocuğuna baksana sen, böyle sokaklarda gezeceğine.
Bu zamanda çocuk bakmak da zor iş gerçi. Bu dünyaya mı çocuk getireceğiz allahaşkına?
Şu topluma bakın, sevgisiz insanlar, kavgacı bir millet haline dönüştük. Kimse birbirini sevmiyor, dinlemiyor dolayısıyla anlamıyor. Herkes benim senin gibi değil ki.
Mesela benim oğlan. Yeni evlendirdik. Bismillah iki ay olmuş evleneli, sen tut karını yemek tuzsuz diye döv.
Biz seni böyle mi yetiştirdik evladım? “
* * *
Satırları şaşkınlıkla okuyup “Bu ne yaman çelişki” diye geçirdiniz içinizden değil mi?
Hatta satırların sahibini merak ettiniz eminim.
Satırların sahibi içimizden biri.
Ama bir parçasını sizden almış bile olabilirim.
Neden mi?
Toplum olarak hepimizin içinde bulunduğu psikoloji aşağı-yukarı böyle.
Bizden olmayan herşeyden nefret ediyoruz...
Farkında olmadan nefret suçu işliyoruz....
İçimizdekilere, içinde bizim de olduğumuzu farketmediğimiz ya da her an içine dahil olabileceğimiz her türlü farklılığa tahammülsüzlüğümüz, yuvarlanan bir kartopuyken çığa dönüşmek üzere...
Paylaş