Paylaş
Bu son sınav olacakmış ve bu sınavı geçerse artık mezun olabilecekmiş genç ressam...
Elinden gelenin en iyisini yapmış ve hocasına götürmüş... Hocası ondan resmini şehrin meydanına asmasını ve altına “hata gördüğünüz yerlere bir x koyunuz” yazan bir tabela ve bir fırça bırakmasını tembih etmiş.. genç ressam da bunu aynen yapmış. Bir haftasonra, resmi bıraktığı yerden almaya gittiğinde resmin tamamen çarpılarla dolu olduğunu görmüş ve çok üzülmüş. Hocasına, utanarak resmi götürmüş. Hocası ondan bir resim daha yapmasını istemiş. Genç ressam yine günlerce uğraşmış ve bir resim daha yapmış. Hocası yine resmi şehrin meydanına asmasını istemiş. Ama bu kez altına başka bir not koydurmuş.
“Hata gördüğünüz yerleri düzeltiniz” yazıyormuş yeni notta.. Altında da boya ve fırçalar...
Bir hafta sonra, genç ressam resmini almaya gittiğinde resminin olduğu gibi durduğunu görmüş...
* * *
Dün akşam, siyasetçilerin birbirlerini eleştirirken kullandıkları üslubu sorgulayan bir programda, sokaktan geçen vatandaşlara soruluyordu:
“Sizce eleştiri nasıl olmalıdır, bu tavrı doğru buluyor musunuz?”
Verilen yanıtların yüzde 99’u şöyle:
“Doğru bulmuyorum.”
Eleştirinin nasıl olması gerektiğine dair ise tek cevap yok.
* * *
Bu beni şaşırtmadı. Eleştirmenin, eleştiri kültürünün çok geç ve zor şartlarda oluştuğu ülkemizde eleştirmek ve kusmak ya da çamur atmak, karalamak kavramları birbirine karıştırılıyor.
Beynindeki gri hücreleri çalışan, gelişmiş her organizmanın normal şartlar altında yapabilecegi eleştiri yeteneği ve hakkı ya doğru algılanmıyor ya da yanlış ifade ediliyor güya eleştirenlerce.
Siyasetçilerin eleştiri üslubunu eleştiren vatandaş, eleştirinin ne olduğundan bihaber, gazeteciler köşe yazılarında eleştiri adı altında sağlıklı bünyeye sahip bir insanın dahi kaldıramayacağı en ağır hakaret ve küfürleri sıralıyor, bunu da düşünce özgürlüğü, demokrasi gibi kutsal kavramların ardına sığınarak yapıyorlar.
Açın sosyal paylaşım sitelerinde sanatçılara, siyasetçilere soru diye yöneltilen hakaretleri okuyun. Sözlüklerde kişiler hakkında yapılan tanımlamalarda, benzetmelerde kişiliklerinin nasıl aşağılandığını, ne tür küçültücü ifadeler kullanıldığını görün.
Hayattaki en büyük başarısı bir siteye üye olmak olan kompleksli, zavallı ruhların Tolstoy edasıyla tuttukları kalemden damlayan çamuru görün.
Bir zamanlar nasıl tanımlanırmış bizde eleştirmek; bir düşüncenin, bir eserin, bir yargının doğruluk veya yanlışlığını ortaya çıkarmak ve gerçek değerini belirtmek için onu incelemek, tenkit etmek.
Oysa biz mütemadiyen kusuyoruz. Hem de en seviyesizinden.
Ardımızda kirlettiğimiz ve incittiğimiz yaşamlara bakmadan en yaratıcı eleştiri kelimelerimiz; iğrenç, zavallı, hasta, antipatik, sevimsiz, çirkin, aptal, yaratık, namussuz, namert, mide bulandırıcı acil uygulamalı eleştiri dersleri ya da toplu ülke terapisi öneriyorum.
Farklı önerileri olan varsa yazsın bunu da konuşalım.
Paylaş