SABAH aynen böyle bir bağırtıyla uyanıyorum. Saat kaç bilmiyorum.
“Allah bilir bu çocuklar da benden değildir! Niye sustun! Aptallaştın!” E tabii aptallaşacak. Ben bile aptallaştım yattığım yerde. Yok kavgadan değil. Bu cümleleri, sandığınız gibi bir erkek değil, bir kadın ettiği için. Cümle aynen böyleydi. Gece başucuma koyduğum bardağın dibindeki son damlayı içtim ve sesin geldiği duvara dayadım... Teknolojiye meydan okuyan ve hiçbir cihazın tespit edemeyeceği bu klasik dinleme aletim hevesimi kursağımda bıraktı... Çünkü kavga gülüşmeye, oynaşmaya dönüştü. Adam “Ya canım benim ya... Bak sinirlenince saçmalıyorsun, komik oluyorsun, yapma, öperim ben seni, severim, hem çocuklar senden hatırladığım kadarıyla” dedi. Ateşli kavga boyut değiştirdi birden ve hevesim kursağımda yatağa döndüm. Bazen anlamsız da olsa ne yaratıcı yahu bu kadınların tepkileri, hakaretleri diyorum... İki çocuklu komşum aldatılma ihtimalini sorguluyor. Ama sinirden ne dediğini bilmeyip tersten çakarak... Yumurtalarının kim tarafından döllendiğini sorgulayan bir kadın.
“Banka” ile anne olmak
Aklıma o anda nereden geliyorsa Türkiye’nin sperm bankası yoluyla anne olan ilk ünlü ve bekar kadınları, Güner Özkul’la Leyla Bilginel geliyor. Sahi ne oldu onlara. Ne yapıyorlar şimdi ? Çocuklarını mı büyütüyorlar yoksa hayatlarının belki de en değerli bu mucizesi için, insanlara, kurallara, yargılara mücadele mi veriyorlar bilmiyorum. En son Leyla Bilginel’in bir televizyon kanalındaki sözlerini hatırladım. Hastalığı yüzünden belki bir daha çocuk sahibi olamayacağı için sperm bankasından çocuk sahibi olmayı tercih ettiğini, sıradan bir ilişkiden çocuk sahibi olup mutsuz bir yuva kurmaktansa bunun kendisine daha mantıklı geldiğini söylüyordu. Gayet aklı başında, insanın biraz içini burkan sözler. En azından ben burkuldum... Güner Özkul’un da bu ya da buna benzer nedenleri var eminim... Aslında hiçbir nedeni olmama özgürlüğü olamaz mı bir kadının? Yani sadece kadın olduğu için ve anne olmak üzere tasarlanmış vücuduyla bir gün çocuk sahibi olmak isterse ve bunun için uygun bir aday olmadığına inanıyorsa, neden böyle bir tercihte bulunamasın. Ya da çocuk sahibi olamayan bir çift neden bu özlemlerine bu yolla da kavuşamasınlar? Neden ama neden? Dünyada 1960’lardan beri var sperm bankaları, amaç belli. Var olduğundan beri de büyük tartışmaları beraberinde getirdi. Sosyal kurumları, aile ve evlilik kurumlarını karşı karşıya getirdi. Ama her şeye rağmen varlıklarını sürdürmeye devam ediyorlar. “Gece tatlı uykumu bölüp süt ısıtmak, soyumu devam ettirmek ve bir çocuğu, kendi çocuğumu koynuma almak ve gerekirse bunu yalnız başıma yapmak istiyorum” diyenler buraya başvuruyor. Şimdi detaylarına girersem yazımı hayli uzatacak çok önemli süreçlerden geçiliyor. İnsanlar maddi manevi yıpranıyor bu süreçlerde. Tek neden ÇOCUK SAHİBİ OLMAK... Bu kadar...
Ülkemizde niye yasak
Bizim ülkemizde sperm bankası yasak. 6 Mart’ta resmi gazetede yayınlandı, yürürlüğe girdi. “Üremeye Yardımcı Tedavi Uygulamaları ve Üremeye Yardımcı Tedavi Merkezleri” Yönetmeliği’nde, “soyu koruma” amacı ile yapılan bir değişiklikle... Demokratik bir ülkenin başkentinde yaşayan bir yurttaş ve bir kadın olarak bazı sorular kafama takılıyor bu konuyla ilgili: Bakanlık herkesin anladığı gibi ırkın değil, soy bağının yani babanın belli olmasını önemsediğini açıklıyor ama günümüzde her hamile kadın evli olmadığına göre, evli olmayan bekar kadınların çocuğunun kimden yaptığı nasıl belirlenecektir. Kadınların beyanı yüzde yüz doğru olacak mıdır? Bir başka ülkede işlenen, hatta teşvik edilen ve o ülkede suç olmayan bir eylem ceza hukukuna göre suç mudur? Farzedelim ki suçtur, Osmanlıdan bu yana katıksız “saf kan devam eden Türk ulusu olarak” soyumuz tehlikede midir? Bugün sizi sorgulamalar değil sorularla başbaşa bırakarak veda ediyorum. Bu arada yazıyı okuyan anneler varsa, düşünün bakalım o çocuklar sizden mi ha?