Ben taksi şoförü iken (1)

- Terminale kaça götürürsün?

Taksimetre ne yazarsa...
- Bırak şimdi taksimetreyi falan, 10 lira veriririm sana.
10 kurtarmaz...hem benim değil araç, emanet al...
Diyorum, lafımı bitirmemi beklemeden biniyor.
- Sevabına kardeşim. Ben de emanetim burada. Öğrenciyim...

Ankara’nın gece kulübü ve eğlence mekanlarıyla ünlü bir caddesinden biniyor taksiye, gençmiş gibi görünen, yaşlı ya da yaşlıymış gibi görünen genç kadın.
Geceyarısına yaklaşıyor saat.
Saatler önce yapılmış ve artık terden akmaya başlayan ağır makyajı karanlıkta parlıyor. Gülmeye başlıyorum.
- Yalan söylemenize gerek yok, sizi istediğiniz yere bırakacağım.
Dikiz aynasından değişen yüzünü görüyorum. Sertleşiyor birden.
- Ne yalanı? Öğrenciyim dediysem öğrenciyim. Konservatuarın müzik bölümünde hem de. İnanmıyorsan bak, bu da kimliğim.
Onu daha fazla incitmemek, aramızda daha ilk anda oluşan gerginliği yumuşatmak için kimliğe bakmıyorum.
- Sizi suçlamadım ki yanlış anladınız beni.
- Suçlu arıyorsan parayı takip et zaten, benim gibileri değil.
Bir cümle daha edersem inecek arabadan.
Oysa niyetim buydu benim, birkaç gün ödünç taksi kullanmaya karar verdiğimde. Sıradışı insan hikayeleri... Susuyorum.
İç çekiyor.
- Sen de haklısın tabii. Öğrencinin ne işi var burada değil mi... Çok iş aradım ben, çok... Okuldan arta kalan zamanlarda çalışmak için. Sesim güzel, bir de iyi araba kullanırım.
- İyi işte taksicilik yapsaydınız siz de...
- Lafı ağzımdan aldın bak. Gazeteye ilan verdim. Çok iyi araba kullanırım, şoförlük yaparım diye. Gece tarifesini kaçtan açtığımı soran da oldu, utanmadan gazeteye nasıl böyle bir ilan verdiğimi soran da...
- Bir kadın için çok da güvenli değil ama.
- Ne güvenli ki bu memlekette kadın için, güldürme Allahaşkına. Neyse vazgeçtim şoförlükten ama mecbur para kazanmak zorundayım. Annem babam yok benim. Öğrenci bursu dediğin neye ne kadar yeter ki... Burada iş buldum, şarkı söylüyorum işte. Hem tecrübe de kazanıyorum. Okullu şarkıcı olduğumu biliyorlar... Anlıyorlar... Benim ses mezzo soprano. Ama en tiz seslere çıkarım ben. Hicaz da söylerim arabesk de... Ama o kadar.
- O kadar derken?
- Yani öyle masalara oturmakmış, dans etmekmiş, yok öyle şeyler. Benden sonra sahneye Ruslar çıkıyor zaten. Ankara havasıyla oynuyorlar falan. Neyse, şarkımı söyleyip eve gidiyorum, sınavım varsa ona hazırlanıyorum. Sabah da okula...
- Ne zaman kadar devam edeceksiniz böyle, zor iş?
- Ünlü olana kadar, yani benim için resimli bulmacada “fotoğraftaki şarkıcıyı tanıdınız mı” dedikleri gün, bil ki ünlüyüm artık... Bulmacada sormuyorlarsa sanatçıdan sayılmazsın.
Bir albüm yapsam yeter zaten. Soracaklar “bu albümde ticari kaygı güttünüz mü hanımefendi” ben de yüzlerine tokat gibi çarpacağım cevabı, diyeceğim ki “tabii, elbette, tamamen ticari kaygıyla yaptım zaten”
Yahu başka ne kaygım olacak benim. Açım aç... Sanat yapıyorum desen kaç kişinin umurunda olursun ki memlekette. Neyse, ben bir de Sezen Aksu’ ya gönderdim şarkı sözlerimi hiç cevap gelmedi ondan da, canım bir de ona sıkıldı. İnsan beğenmese de nezaketen arar değil mi?
Öğretmenlik yapsanız...
- Oo hoo, bekle ki ataman yapılsın, karın tokluğuna çalış...Neyse... Sizin işiniz de zor be. Her gece her gece hırsızı var, uğursuzu var, katili var, benim gibi cinsi var.
Varıyoruz terminale...
- Rica ederim sizi tanımak güzeldi... Ama sizden ücret almayacağım. Mola yerinde güzel bir yemek ısmarlarsınız kendinize benim için.
- Olur mu öyle şey, siz de iyice çulsuz sandınız beni. Alnımın teriyle kazandım al işte tam 10 lira.
- Bir dahaki sefere...
Mahçup, şaşkın gülümsüyor...
Peki o zaman size bir şarkı söyleyeyim, olur mu?
- Olur tabii.
Başlıyor şarkısına:
“Gözlerinin içine başka hayal girmesin /Bana ait çizgiler...”

Yazarın Tüm Yazıları