FİLMİ bile yapıldı. Ruh dediğiniz topu topu 21 gram.
Siz tecavüze uğramış bir kadını, bu 21 gram için, Adli Tıp’tan rapor alacaksınız diye aylarca bekleteceğinize, daha hızlı rapor alabilmek için “beden ve ruh sağlığının bozulup bozulmadığı araştırması” yerine sadece beden sağlığının bozulup bozulmadığını araştırsanız ne olur. Hiçbirşey olmaz. Ama yargı yükü bir anda hafifler, bu konudaki dosyalar süratle yarıya iner. Yıllarca uzatmaya, bu kadar dallandırıp budaklandırmaya gerek kalır mı? “Geciken adalet, adalet değildir”, bu sözü duymadınız mı siz? Bakın, benim bu meslekte, ilk gün öğrendiğim şey buydu. Sizin dosyanız bir günde işleme konulsun, aynı gün karar çıksın istersiniz, en doğal hakkınız tabii. Ama yargı yükü diye bir gerçek var memlekette. Bundan haberiniz var mı? Yok, nerden bileceksiniz oturduğunuz yerde. Ellerim nasır tuttu benim dilekçe yazmaktan, ayaklarım nasır tuttu benim bu merdivenlerde, koridorlarda koşturmaktan, bu kasvetli, gri binada yıllarca ne olaylarla, ne insanlarla karşılaştım ben. Ha keşke ben tek başıma bu kararları alsam, uygulamaya koysam neler yapardım. Size uçuk gelebilir -ama benim karakterim de öyle uçuktur zaten, fazla zekadan diyorlar - Neyse, dava dosyalarını toptan yaktırırım önce. Gerçekçi olalım, bir önümüzü görelim o yığından, olayın özüne girelim Hemen buruşturmayın yüzünüzü. Bir kere savcılık müessesi ve suçu oluşturan unsurlar gibi şeyleri tümden kaldırmak lazım... Ateş olmayan yerden duman çıkar mı allahınızı severseniz? Uğraş dur, adam suçlu mu, keşif falan, git tatbikat yaptır. Adam suçunu kabul etti dürüstçe, e ne yapacaksın, salıver gitsin. Yok, diyelim mağdure şikayetçi oldu, en doğal hakkı tabii onun da, sakinleştireceksin, “sevmişti söyleyemedi, oldu bi kere” diyeceksin ve hop hiç bekletmeden mahkemede kıyacaksın nikahlarını. Maksadı çaktınız değil mi? Evlenmeyecekse tecavüz eden kalır mı, görürsünüz o saatten sonra. Ha elbette bu kadar süratte karar alırsan ufak pürüzler çıkabilir. Misal; Kınayı hangi taraf yapar, kuru pasta, limonata hangi taraf ? Bakın bu konuda doğal olarak bir gerginlik yaşanabilir. İşte burada yargıya büyük iş düşüyor, geleneği iyi bilen hukukçuların devreye girmesi gerekiyor bu noktada. “Sadece hukuk bilen hukukçu dünyanın en kötü insanıdır” diye bir söz vardır, bunu da duymamışsınızdır siz. İşte öyle hukukçunun adaletinin terazisinde, ne insan halinden anlamak vardır, ne gelenek-görenek, ne ahlak. Benim en önemli farkım bu; halden anlamak. Ne? Bunların kimi yapıldı, kimi konuşuluyor mu? E gördünüz mü aklın yolu okumaktan geçmiyor bazen. Daha çok fikrim var da telefon çalıyor, bakmam lazım. Ben ki bu adliyenin kaç yıllık çaycısıyım, inanın o kadar çok tecavüz oluyor ki ara verip doğru düzgün bi çay içemiyor hakimler... Neyse bir ara yine konuşuruz, hatırlatırsanız yargı yükünde kalmıştık... Bi de şu ruh muh, 21 gram olayından konuşuruz...