Paylaş
Görüp de büyülendiğim Afrodisias'tan, ekipçe çalışmalarında yürekten etkilendiğim bir işten bahsetmek istiyorum bugün. Geyve Vakfı’nın yıllar süren çabasının karşılığı nihayet alındı; Ara Güler’in bir tesadüf eseri keşfettiği Afrodisias zenginliğimiz dünya arkeoloji almanağında hak ettiği yeri buldu. (Bu arada Türkiye’den Çatalhöyük, Efes, Bergama, İstanbul tarihi yarımada, Nemrut, Göreme de daha Dünya Mirası Listesi’ne alınmış zenginliklerimizden. Afrodisias ile ülkemizden bu listeye giren kültürel ve doğal varlıkların sayısı 17’ye yükselmiş oldu.)
Gelelim geçen sene sayelerinde Afrodisias’ı keşfetme şansını bulduğum Geyre Vakfı’na… Vakıf 1987 yılından beri faaliyette. Başlıca yola çıkış maksatlarını ‘Afrodisias için kazı heyetine maddi destek bulunması, Afrodisias’ın adının daha çok duyurulması için çalışılması, Afrodisias’taki eserlerin teşhirine imkân veren mekânlar yaratmak’ olarak tanımlayan, gönüllü bir grup Geyre Vakfı. 2010 yılından bu yana Afrodisias’ın UNESCO Kültür Miras’ı listesinde yerini alabilmesi adına çalışmalarını yoğunlaştırmışlar. Bu konuda Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü’nün sorumluluğu altında Kültür Bakanlığı ile dirsek temasıyla çalıştıklarını anlatıyorlar.
AFRODİSİAS VE TARİHÇESİ
Bir zamanlar adını ünlü Tanrıça Afrodit'ten alan bu şehir, kutsal bir ibadet yeri olduğu kadar, bir kültür merkezi olarak da alimlerin ve öğrencilerin uğrak yeri olmuş, Hellenistik döneme damgasını vurmuş. Muhteşem iklimi ve bugünkü ziyaretçileri için de en büyük önemi taşıyan mermeri ile ünlüymüş. Bu mermer kolay işlenebilir, yoğun, krem renginde, parlak küçük kristallerden oluştuğundan kolay şekil alıyormuş ve heykel yapımı için çok elverişliymiş. Afrodisias da bu nimetlerden sonuna dek yararlanmış; kurulan heykeltıraşlık okulu sayesinde 600 yıldan uzun bir süre, var olan en önemli heykeltıraşlık merkezi olarak tanınmış. Müthiş bir deprem şehri sonlandırana kadar...
Halen sürmekte olan kazıların başlangıcı 1961 yılına tarihleniyor. 60 yaşında vefat eden arkeolog Kenan Erim' tüm kariyerini buraya adamış. Kendisinin mezarı da gölgeler arasında Afrodisias'ın bir köşesinde saklı.
AFRODİSİAS'IN KEŞİF HİKAYESİ
Ara Güler iş için gittiği Geyre bölgesinde yolunu ararken bir köyden geçiyor. Köy kahvesinin masaları çekiyor dikkatini; masanın ayaklarının antik mimariden parçalar olduğunu farkediyor.
Dikkatle bakınca köyün başka köşelerinde de tarihi eserleri farkediyor. Bölgeyi sora sora bulan Güler, çektiği fotoğrafları farklı yayın kuruluşlarına yollamasına rağmen cevap alamıyor. İlgilenen tek kurum, Times... Times'ta yayınlanmasının ardından fotoğrafların yarattığı yankı sonucu Amerikalı arkeologlar bölgeye geliyor. Buranın Roma İmparatorluğu'ndan kalma bir antik kent olduğunu keşfediliyor ve Afrodisias hikayesi böylece başlıyor.
Bence ödev gibi hepimizin gidip görmesi gereken Afrodisias Müzesi 1979 yılında açılmış bir kurum. Müzedeki yer sıkıntısı yüzünden son 15 yıldır kazılardan elde edilen bulgular bir depoya hapsedilmekte. Bu yüzden de izleyicilerle buluşma imkanı bulunmuyor. Afrodisias'ın en acil ihtiyacı, yeni bir müze binası... Bileğinin hakkıyla UNESCO Dünya Mirası Listesi'ne girmeye hak kazanan bu olağanüstü müzenin şanına yakışır bir binaya kavuşması, sadece Geyve Vakfı'nın ve Afrodisias Dostları'nın değil; ilgili tüm birey ve kurumların önceliği olmalı.
Uluslararası önem taşıyan ve bu nedenle takdire ve korunmaya değer doğal oluşumlara, anıtlara ve sitlere “Dünya Mirası” statüsü tanınmaktadır.
Paylaş