Paylaş
Yeni yüzyıl tarihi, yeni bir Rusya hikayesiyle başlıyor. Boris Yeltsin'in istifası, Sovyetler Birliği'nin yıkılma sürecini noktalarken, perde yeni Rusya'nın doğuşuna açılıyor.
* * *
YELTSİN sonrası Rus dış politikasında 'soğuk savaş' çizgisine dönüş olacak mı?
Son on yılın en çok tartışılan konusu olan Rusya'nın geleceği, şimdi bu soru etrafında çok daha dikkatli bir biçimde masaya yatırılıyor.
Önce Büyük Rus İmparatorluğu, ardından Sovyetler Birliği ile dünyanın kaderini elinde tutan büyük güçler arasında bulunan Rusya, son on yıldır acı bir yenilgi yaşıyor.
Sovyetler Birliği'nin dağılmasını bir türlü hazmedemeyen Moskova, G-8'ler üyesi olsa da, Washington ve Avrupa ülkeleri tarafından eşit muhatap muamelesi görse de, bunların gerçeği ne kadar yansıttığı konusunda hep bir güvensizlik taşıyor.
NATO'nun doğuya doğru genişleme kararı ise, Rusya'nın Batı'ya karşı tavrını netleştiren bir dönüm noktası .
Avrupa güvenlik sistemi içinde yer almak isteyen Moskova, NATO'nun kararını tam bir dışlama olarak algılıyor. NATO'nun Rusya'ya karşı genişlediği yorumu yapılıyor Moskova'da ve bu yoruma bütün Rusya katılıyor.
Reformcu kanat liderlerinden Yavlinski'nin , NATO kararının hemen ardından yaptığı bir açıklamayı hatırlıyorum. 'Bu karardan sonra Rusya'da, Batı ile entegrasyon karşıtlarının güçlendiğine tanık olacaksınız'
* * *
HAZİRAN'da yapılacak seçimlerin ardından büyük bir ihtimalle başkanlık koltuğuna oturacak olan Putin'in Rusya'sı nasıl olacak?
Parlamento seçimlerine son anda katılan ve Çeçenistan operasyonunun rüzgarını arkasına alarak yarışı Başbakan olarak bitiren Putin, Sovyet devlet mekanizmasının sağlam unsurlarından. Almanca konuşan ülkelerde görev yapmış bir KGB'li.
Putin'in seçildikten hemen sonra Duma'ya START II'yi (Stratejik Silahların Sınırlındırılması Anlaşması) onaylama çağrısı yapması, yeni başbakanın öncelikleri konusunda fikir veriyor.
Putin'in amacı, Washington'u memnun etmek değil kuşkusuz. Amaç, füze savar sisteminin yenilemesini engelleyen Anti Balistik Füzeler anlaşmasını tek taraflı değiştirebilmek. Aksi halde, Rusya'nın 'nükleer dinozor' haline geleceğinden söz ediliyor.
Seçilir seçilmez Duma'nın önüne getirdiği bu teklif, Rusya'yı nükleer gücüne kavuşturmanın yeni Kremlin'in öncelikleri arasında yer alacağını gösteriyor.
İkinci öncelik ise Çeçenistan Savaşı'nın gösterdiği gibi, Rusya'nın kaybettiklerine yeniden kavuşmasını sağlamak. En azından bu umudu canlı tutmak.
Bu gelişme nereye varır? Rusya'nın dış politikasında soğuk savaş çizgisini canlandırmasına kadar gider mi?
Bu soruların yanıtı Rusya ile Batı arasındaki yeni caydırıcılık dengesine bağlı.
Rusya'nın eski bir nükleer güç olması, bugüne kadar Batı'nın Çeçenistan'a fiilen müdahalesini engelledi.
Ancak düne kadar etkili bir çok olayda caydırıcı etki taşıyan batı yardımı ise Çeçenistan olayında etkili olamadı. Moskova Çeçenistan'da Batı'nın uyarılarına kulaklarını tıkadı. İstanbul'da AGİT toplantısında verdiği sözleri tutmadı. Çeçen halkını bombalamaya devam etti ve ediyor.
* * *
YELTSİN istifa etmeden önce, Çeçenistan Savaşı'nın komutanlarına 'Rusya kahramanı' nişanı veriyor ve 'Geçmişte yapılan küçük hatalar ciddi sonuçlara yol açtı. Ama bu sefer Rus ordusu hiç hata yapmadı' diyor.
Komsomolskaya Pravda Gazetesi'nde ise şu yorum yer alıyor:
' Bir ülkenin siyasi gündeminin generaller tarafından belirlenmesi endişe vericidir.'
Rusya'nın hedefinde, ekonomik ve askeri gücüne kavuşmak görünüyor.
Yeltsin sonrası Rusya ihtimalleri arasında, 'İçeride otoriter, dışarıda batı karşıtı' çizgi güçlenecekmiş gibi görünüyor.
Paylaş