Türkiye modeli herkese göre farklı

TÜRKİYE Modeli. O kadar çok söz ediliyor ki herkes aynı şeyden konuşulduğunu zannediyor.

Haberin Devamı

Oysa Batılı yorumcuların kast ettiği Türkiye modeli ile, Tunus ve Mısır’daki ayaklanmalardan sonra “biz Türkiye’yi örnek almak istiyoruz” diyen İslamcı siyasi akımların anlayışları arasında fark var. Batılıların ne anladığı, önceki gün New York Times Gazetesi’nde yayınlanan yazıda ortaya konuyor. İslamiyet, demokrasi ve güçlü bir piyasa ekonomisini bir araya getirebilme mahareti. Bu üçünü birleştirmeyi başaran Türkiye ılımlı İslam modeli olarak tezgaha sürülüyor. Bu “İslamiyeti uyumlu hale getirme” teorilerinden hiçbir şey anlamıyorum.
Yani Türkiye’nin bu bileşimi nasıl yaşadığına ilişkin kafalarda ne oldu açık değil.

Müslüman Kardeşler gibi unsurları daha fazla korkutup uzlaşma süreçlerinden kaçırtmak istemedikleri için, laiklikten hiç söz etmiyorlar. Ama laikliği cımbızla çekip alınca İslamiyet ile demokrasinin birleşmesi derken neyi kast ettikleri anlaşılmıyor.

Dini vecibelerle, demokrasinin ilkeleri arasında, her ikisi de eşit ağırlıkta olmak üzere sağlanan bir dengeden söz ediliyorsa Türkiye o değil. Çünkü böyle bir şey gerçekçi değil.

Demokrasi ve onun kurumları kesinlikle dini referanslar taşımadığı gibi, bir uyum sağlama gayreti içine de- dün olduğu gibi bugün de- girilmiyor. Bu tip talepler yok mu, var. Ama cılızlar.

YİNE New York Times’daki yorumu inceleyince Mısır’a Türkiye örneği verilirken iki ülkenin ordusu arasında bir mukayese yapılıyor.
O da evlere şenlik bir şey. Mısır’da ordu her zaman demokrasi karşıtı iken, 80 darbesinden sonra Evren’in görevden çekildiği ve bir anayasa yapıldığı vurgulanıyor. Bu da ordunun demokrasiye izin verdiği biçiminde yorumlanıyor.

Bunun İslam ile ne alakası var? Kaldı ki demokrasiyle de yok. 80 sonrası Türkiye siyaseti askeri vesayetten kurtuldu mu? Faili meçhuller, güneydoğuda kirli bir savaşla iyice hırpalanan bir toplum ve yaşananlarla ilgili hiçbir hesabın verilmediği bir ülke. Bunları yok sayarak 80 dönemi bir örnek olarak sunulabilir mi?

ÜÇÜNCÜ unsur ise Türkiye’nin piyasa ekonomisinin kurallarına sahip olması. “Mısır’da devlet her şeye karışıyor, yabancı yatırımı denetliyor oysa Türkiye kapılarını açıyor, bu nedenle güçlü bir özel sektörü var” deniyor. Bunun da ne İslam ile ne de “ılımlı”sıyla bir ilgisi var. Ekonomide nasıl bir uyum sağlanmış? Türkiye’yi ılımlı İslam ile bağdaştırmak boş bir zorlama.

Bir tek tutunacak dalları var o da AKP Hükümeti ve Başbakan Erdoğan.

Bu konu da şöyle formüle edilmiş New York Times’deki makalede, “Erdoğan iktidara gelince önce halkın yaşam standartlarını yükseltti, ardından Türkiye’de kamusal alana İslamiyetin unsurlarını sokarak, laik ordunun ve İstanbul seçkinlerinin muhalefetini kıracak güvene kavuştu” diyor.

İşte Ortadoğu’ya biçilen Türkiye örneği. Cehaletlerinin körlüğünden uyanabilseler Türkiye’nin 20. yüzyılda İran’dan Pakistan’a, Tunus’tan Irak’a bütün Müslüman dünyasına, evrensel kriterler temelinde medeniyet yürüyüşü örneği olduğunu görürler.

Ama fark burada. Bunu görmek istemiyorlar. “Doğulular için bu kadar yeter” yaklaşımı ile hazırlanmış, hayali bir Türkiye şablonu ile harmanlanmış. Kendi yol haritalarını bölge halklarının önüne sürüyorlar. Ortadoğu halkları ise cumhuriyet Türkiye’sinin demokratikleşme deneylerinden ve yürüyüşünden ilham alıyor.

 

Yazarın Tüm Yazıları