Türkiye ile yola devam arayışı

LİZBON Zirvesi’nden sonra sıra, önümüzdeki ay yapılacak olan AB zirvesinde.

Lizbon’da olan biteni anlamak için demeç gazeteciliğinin ötesine geçmek gerekti.
Şimdi aynı döngü AB Zirvesi’nde yaşanacak.
Zirve öncesi dikkatler yine Kıbrıs meselesinde toplanıyor. NATO ile AB arasındaki işbirliği sürecinin işleyebilmesi için de bu tıkanıklığın aşılması gerekiyor.
Kıbrıs Türk ve Rum liderleri, New York’taki toplantılarından iyimser bir hava ile ayrılmadılar.
Bakalım, önümüzdeki günlerde yayınlanacak olan BM raporunda Genel Sekreter durumu nasıl değerlendirecek.
Bazı kaynaklar, Kıbrıs’ta iki devlet formülünün güçlenmeye başladığını ileri sürseler de, bu haberleri temkinli karşılamaktan yanayım.
Güvenlik Konseyi’nin, Kosova’nın bağımsızlık kararından sonra Kıbrıs ile aldığı karar orada dururken iki devlet formülünün öyle, “görüşsek de anlaşamıyoruz, bari ayrılalım” demekle olmayacağı ortada. Bu, geniş bir ittifak cephesi ile yürürlüğe konabilecek bir plan.
Belçika dönem başkanlığı sona ererken yeni fasıllar açabilmek için de kulislerde çeşitli formüller üretiliyor.
Limanların açılmasına karşılık yeni fasılların açılabileceği iddiası en çok konuşulan “söylentiler” arasında.
Yeni fasılların açılması önemli, önemli olmasına da açılmış olan fasıllarda ilerlemeler yeterli mi?
Bunu pek tartışmıyoruz.
       
AVRUPA Birliği İlerleme Raporu, Türkiye açısından da bir samimiyet testi. 
Hükümetin “Avrupa Birliği’ne uyum” gerekçesi ile Meclis’e gönderdiği Tabiatı Koruma Yasa Tasarısı samimiyetsizliğe tipik bir örnek.
Bize, bu tasarının Çevre Faslı’ndaki koşulların karşılanması için hazırlanan bir tasarı olduğu söylenmişti.
Hidroelektrik Santral İnşaatı için gözden çıkartılan İkizdere vadisinin sit alanı ilan edilmesinin ardından Meclis’e gönderildiği için tartışma yaratmış, AKP Hükümeti de, tasarının baraj ile ilgisinin bulunmadığını Avrupa Birliği uyum yasaları gerektirdiği için böyle bir tasarı hazırlandığını açıklamıştı.
Tasarı önümüzdeki günlerde Meclis’te ele alınacak.
     
BAKIN 9 Kasım’da açıklanan AB İlerleme Raporu tasarıyla ilgili ne diyor. 
Çevre faslının değerlendirildiği bölümde Türkiye atık yönetiminde iyi, hava, su ve çevre kirliliği konularında sınırlı, iklim değişikliğine ilişkin önlemlerde çok sınırlı ilerleme gösterdi denirken, “Tabiatı koruma alanında hiç ilerleme kaydedilmedi” notu düşülüyor.
Üstelik rapor, Tabiatı ve Biyolojik Çeşitliliği Koruma Yasası’nın ileri sürüldüğü gibi Avrupa ile uyumu amaçlayan bir yönünün olmadığı anlatılıyor.
“Tabiatı Koruma konusunda herhangi bir ilerleme kaydedilmedi. Tabiatı koruma ve biyolojik çeşitlilikle ilgili Meclis’e sunulan tasarı endişe uyandırıyor. Özellikle de Türk Natura 2000 ağına yararlı katkıda bulunabilecek birçok alanın mevcut korunma statüsünün kaldırılması konusunda” deniyor.
Yeni bir koruma yasası gerektiği bir kez daha vurgulanırken, hidroelektrik santraller konusuna da dikkat çekiliyor raporda.  
“Ülkenin doğusunda yapılacak olan yeni su ve enerji alt yapısının, korunması gereken flora ve fauna cinslerini olumsuz etkilemesi, endişeyi arttırmaktadır” deniyor. 
İlerleme raporu olmasa biz uyumlu adımlar attığımıza inandırılacaktık.
LİZBON sonrası NATO süreci ile Avrupa Birliği süreci Türkiye açısından daha ilintili hale geliyor. Önümüzde ciddi müzakere süreçleri var. Bunları zamana yayma, geçiştirmenin iyice zorlaşacağı dönemeçlere hazırlıklı olmak için gerçekten şeffaflığa ihtiyacımız olacak.
Yazarın Tüm Yazıları