TÜRKMEN Kurultay'ı için gittiğim Kerkük'ten dönüşte, Irak'a asker gönderme konusundaki görüşlerim netleşti. Tercihim, Birleşmiş Milletler kararı ile oluşturulacak bir barış gücü içinde Türk askerinin bölgeye gönderilmesiydi. Ama bu olamıyor diye Türkiye'nin yanı başındaki yangına ilgisiz kalamayacağını, Irak'ta gözlemledim.Irak, yeniden yapılanma sürecinin başında. Her şey sıfırdan başlıyor. Ama beyaz bir sayfa ile açılmıyor yeni Irak defteri, arka yaprakları etnik ve dini çekişmeler, Saddam'ın baskı ve zulüm döneminde tohumları atılan kin ve intikam duyguları ile doldurulmuş satırlarla dolu. Kerkük'te etnik ve dini grupların temsilcileri ile görüştüm. Asuriler, Araplar ve Türkmenler, iktidarlarını 36'ıncı paralelin altında ilk kez kullanan Kürtlerin, ülkenin sahibi olma iddialarından çok rahatsızlardı. Bir grup Asuri, ‘‘Saddam, Araplaştırıyordu. Bunların Kürtleştirmesi gibi bir şüphemiz var’’ diyorlardı.Aynı şikayeti Türkmenlerden de duydum. Devlet dairelerinde, işe almalarda Kürtlere öncelik veriliyordu. Türkmenlere destek vermek için Kongre'nin yapıldığı Kerkük'e gelen Arap aşiret ve siyasi partileri ise Irak'ın bir ‘‘Arap’’ devleti olduğunu bunu hiçbir gücün değiştiremeyeceğini vurguluyorlardı.Irak Cumhuriyetçi Parti Lideri Albay Ahmet El Goreiti, Kerbela'dan gelmişti ve ‘‘Irak, Zaho'dan Fao'ya kadar tek bir ülkedir’’ diyordu. * * *IRAKLI Kürtlerin bugüne kadar izledikleri tavır, diğer grupların Türkmenler etrafında toprak bütünlüğü konusunda birbirlerine yaklaşmalarına yol açmış durumda. Türkmenlerin, Irak'ın toprak bütünlüğünü savunan politikaları destek görüyor. Kerkük'te Talabani Yönetimi'nin temsilciliğini yapan Rizgar Ali'nin söyledikleri, Kürtler dışındaki grupların endişesinin nedenini açıkça gösteriyordu. Kerkük Vilayeti yönetim merkezinde yaptığımız görüşmede Rizgar Ali ile görüşürken şöyle diyordu: ‘‘Burası Kürt ve Türkmen kentidir. Eğitim dili de Kürtçe ve Türkmence olmalıdır. Resmi dil Arapça olamaz. Burası Arap kenti değil.’’ Bu durum Amerikalıların da dikkatini çekiyor. Kerkük'ten sorumlu olan Albay William Mayville'in Türkmen Kurultayı'nda verdiği mesajlar bu açıdan çok anlamlı.Mayville Türkmenlere, Irak'ta ilk demokrasi örneğini verdikleri için teşekkür ediyor ve ‘‘Taleplerinizi Bağdat'taki geçici Konsey nezdinde yüksek sesle savunun. Sesinizin kaale alınması için ben de çalışacağım’’ diyordu.Bu, bölgedeki işgal kuvvetlerinin, halktan ve bölge gerçeklerinden kopuk, Irak'ın dengelerini gözetmeyen bir politikayı dayatamayacağının farkında olduğunun göstergesi. Önemli olan talepte bulunmak, söylemek, seslendirmek, duyurmak. * * *İŞTE bu yüzden, Irak'ın yeniden yapılanma sürecinde var olmak, sadece Türkmenlerin değil, her grup ve kesimin haklarının korunup, gözetildiği toprak bütünlüğüne sahip, demokratik Irak'ın kuruluşunda yardımcı olmak önemli.Çünkü aksi, yani etnik, dini ve aşiretler arası çatışmaların kucağına yuvarlanmış bir Irak, başta bu güzel toprakların insanlarının sonra da tüm bölgenin, hepimizin zararına.Saddam Hüseyin'in, Miloşeviç'e yapıldığı gibi savaşsız bir biçimde görevden uzaklaştırılabileceğine inandığım için, bu savaşa karşı çıktım.Irak'ın işgalini içime sindiremedim. Ama artık durum farklı. Yanı başımızda bıçak sırtında bir ülke var. Yeni oluşumların içten içe yol aldığı bu süreçte, bir akraba, bir komşu olarak biz de taşın altına elimizi koymalıyız.