DÜNYANIN en etkili basın meslek kuruluşlarının geçen yıl Viyana’da düzenlenen iki günlük toplantıları sonucu kaleme aldıkları “Terörizm, Medya ve Yasa” deklarasyonu Avrupa Birliği’ne taşındı.
Amaç, Avrupa Birliği’nin, güvenlik gerekçesi ile baskılar altında kalan basın özgürlüğüne sahip çıkmasını sağlamak ve bu konuda ortak kriterler belirlemek. Çünkü güvenlik gerekçesi dünyanın birçok yerinde basın özgürlüğü ihlallerine göz yumulmasına neden oluyor. Viyana Deklarasyonu, güvenlik ile basın özürlüğünün birbirlerine ters düşmediğini vurguluyor. Herkesin farklı haber kaynaklarına “sansürlenmeden” ulaşma hakkı olduğunun altını çizen deklarasyon, medyada çok sesliliğin sağlanması ve gelişmesi için hükümetlere çağrıda bulunuyor. Uluslararası Basın Enstitüsü (İPİ)’nin girişimi ile hazırlanan deklarasyonun altında, Dünya Gazeteler ve Gazete Editörleri Birliği (WAN-IFRA), Uluslararası Gazeteciler Federasyonu (IFJ), Gazetecileri Koruma Komitesi (CPJ), Özgür İfade İçin Kanadalı Gazeteciler Örgütü (CJFE)’nin yanı sıra Filistin’den Filipinler’e, Pakistan’dan Sırbistan’a kadar 39 uluslararası basın örgütünün imzaları var. Özellikle 11 Eylül’den sonra güvenlik gerekçesi ile basın özgürlüğüne yönelik kısıtlamalar ciddi bizimde arttı. Türkiye ise bu konuda en fazla sıkıntı çeken ülkeler arasında. * * * BUGÜN cezaevlerinde 40’dan fazla tutuklu gazeteci bulunuyor. Çoğu siyaset sahnesinde “uç”larda sayılan yayın organlarının sahibi ya da çalışanı. Onları yok sayma, hatta susturulmayı hak ettiklerini düşünerek hapis cezalarını kabullenme tavrı, bugün Türkiye’deki yaygın medyada yüzlerce gazetecinin hapis cezaları ile karşı karşıya olmalarının esas nedenidir. Çünkü kimi aşırı sol, kimi PKK’ya yakın bu yayın organlarının kapatılmaları, çalışanlarının hapis cezası ile susturulmaları bugün varolan yasalar sayesinde gerçekleşti. Dün onlara uygulanan terörle mücadele yasası, Kürt meselesinin her yönüyle tartışıldığı günümüzde artık Türkiye’nin en büyük gazetelerinde çalışan muhabirler ve yazarları hedef alıyor. Türkiye’de basın özgürlüğünün önündeki tek engel Terörle Mücadele yasası değil tabi. Gerçek bir basın özgürlüğünden söz edeceksek, Ceza ve Basın yasalarının da mutlaka gözden geçirilmeleri gerekiyor. Ama terörle Mücadele yasası, iletişim özgürlüğü ihlallerinin yaygınlaşmasında kamuoyundan daha fazla “onay” gördüğü için bu konu daha fazla çaba gerektiriyor. * * * VİYANA deklarasyonuna göre medya terör eylemleriyle ilgili özgürce yayın yapabilmeli. Terörist olarak kabul edilen örgütlerin ve üyelerinin görüşleri ve ideolojileri de medyada yer bulabilmeli. Terörle ilgili haberler, “teröristin promosyonu yapılıyor” gibi gerekçelerle engellenmemeli. Tabii ki basın özgürlüğünü her zaman halka karşı sorumluluklarla bir arada ele almamız gerekiyor. Basın özgürlüğü, terör ve şiddete teşvik ve çağrı özgürlüğü anlamına gelmiyor, o nokta basın özgürlüğünün kırmızı çizgisi. Deklarasyon, terörle ilgili mücadele politikalarının ve yasaların ifade ve basın özgürlüklerini ihlal etmemesi gerektiğine dikkat çekiyor. Güvenlik gerekçesi ile “Hükümet ve güç odakları ve belli ideolojilerin çıkarları korunmamalı, insan hakları ihlallerinin, terörle mücadeledeki başarısızlıkların, hataların ortaya çıkması engellenmemelidir” diyor. Deklarasyonu incelemek isteyenler www.freemedia.at adresinden ulaşabilirler. Türkiye’nin “gazeteci hapisanesi ülke” olarak nitelendirilmesini istemiyorsak, bu konuları soğukkanlı ve derinlemesine tartışmanın zamanıdır artık.