11 EYLÜL’ün yıldönümü nedeniyle ABD Büyükelçisi Eric Edelman’ın kaleme aldığı ve bizim gazetede yayınlanan makaleyi dikkatle okudum.
Komplo teorilerinin Amerikan halkına hakaret olduğunu yazıyor ve ‘Hiçbir tarihsel acı ya da siyasal amaç eylemlerini mazur gösteremez’ diyordu.
Tamamen katılıyorum ve komplo teorilerine hiç itibar etmiyorum. Hangi amaç uğruna olursa olsun terörizmi hiçbir şey mazur göstermez.
Ancak, terörizme karşı mücadelede insanların yaşama haklarına müdahale eden, ‘kurunun yanında yaş da yanar’ anlayışı da mazur görülemez.
Bu da insanlığa hakaret ve terörizme karşı mücadeleye indirilen en büyük darbedir.
PKK terörüne karşı askeri ve siyasi mücadele deneyimi bize bu gerçeği öğretti.
Kuzey Irak’taki Türkmen kenti Telafer, geçen haftanın ortasından itibaren Amerikan askerlerinin kuşatması altında. Kent bombalanıyor, tüm evlerde terörist aranıyor. Kadın ve çocuklar güçlükle kendilerini kent dışına attılar. Ölü sayısının 80’e ulaştığı haberleri geliyor.
Halk Kamber vadisinde toplanmış sağlık koşulları çok kötü. Kızılay’ın olanakları yetersiz.
Türkiye’de yaşayan Türkmenler, bölgeye bir temsilci gönderdiler. Ondan gelen haberler durumun vahim olduğunu gösteriyor.
Bağdat’ta dini liderlerden Şeyh Abdul Gaffur El Samarrai, ‘Şii Türkmenlerin kentine karşı yapılanlar soykırımdır’ diyor.
* * *
KUZEY Irak’ta Türkmenlerin yaşadığı Kerkük ve Musul bölgesindeki olaylar yeni değil. Kerkük, Musul ve Telafer’den aylardan beri suikast ve kaza haberleri geliyor. Çok sayıda Türkmen lider öldürüldü ya da kazalarda yaşamlarını yitirdi. Sadece Telafer’de, beş ay içinde 34 Türkmen öldürüldü. Biri Türkmen toplumu lideri Ferik Bey idi. Diğerleri de kendi toplumları içinde etkili ve önderlik yapabilecek kişiler. Bölgede etnik çatışmanın derinleştiğini gösteren bu işaretlerin üzerine, şu anda Irak’tan birinci derecede sorumlu olan Amerikalı yetkililerin neden gitmediğini anlamak mümkün değil.
Telafer’deki operasyonun neden başladığına ilişkin sürekli değişik açıklamalar yapılıyor.
Geçen hafta Çarşamba günü ilk gelen haberde operasyonun bölgeye sızan İslamcı Kürt örgüt ‘Ensar El İslam’ militanlarına karşı gerçekleştirildiği açıklandı. Perşembe günü, hedef ‘Mukteda El Sadr’a bağlı militanlar olarak açıklandı. Hafta sonu ise bölgede operasyonu yürüten güçlerin komutanı General Carter Ham, ‘Suriye’den sızan ekstremistler, eski Baasçılar ve radikal Sünniler’ olarak sayıyor terörist hedefleri. Ve ‘Yerel yönetim tek başına onlara karşı mücadele veremiyordu, onların çağrısı üzerine geldik’ diyor. General Ham’a göre operasyon daha bir hafta sürecek.
* * *
DÜN, yerel yönetim iddiasını araştırdım. Yerel Yönetimde yer alan Türkmen yöneticiler, operasyona son verilmesi için uğraşıyor. Bir yetkili, ‘Biz çağrıda bulunmadık’ diyor. Ancak Türkmen kaynaklar, Amerikalıların Türk subaylara çuval geçirme olayında olduğu gibi, bölgenin güvenliğinden sorumlu Kürtler tarafından yanıltıldığını söylüyorlar.
Telafer civarındaki Irak güvenlik birimlerinin komutanı Barzani’ye bağlı peşmerge komutanı Hurşit Hapso. ‘Teröristlerle biz başa çıkamıyoruz diye Amerikalıları o çağırmıştır’ diyorlar.
Ocak ayında Irak’ta seçimler var. Planlama Bakanı Mehdi El Hafız, Kerkük ve bölgede önümüzdeki ay sayım yapılacağını açıkladı.
Türkmenler olayların tırmanışını buna bağlıyorlar. Telafer’in bombalandığı gün, Mesut Barzani’nin ‘Kerkük Kürdistan’ın kalbidir ve onun kimliğini korumak için savaşmaya hazırız’ diye açıklamada bulunmasının da tesadüf olmadığına inanıyor.
Terörizme karşı mücadele, halkın desteği olmadan başarıya ulaşılamaz. ABD, sadece Irak Kürtlerinin desteği ile bu bataklığı kurutabileceğini düşünüyorsa yanılıyor. Şu ana kadar Kuzey Irak’ta izlenen politika, Amerikalıların bölgenin koşullarını, enik dengesini kavramadıklarını gösteriyor. O denge mağdur yaratmayacak biçimde kurulmadıkça kimseye rahat yok.