ÇARŞAMBA günü Beşiktaş Adliyesi’nde bir haber yargılandı.
Sanık sandalyesinde oturan iki yazıişleri müdürünün şahsında, hakim karşısındaydı haber. Duruşmayı ben de izledim. Haber, Ergenekon iddianamesinin hazırlanmasından sonra, ama dava başlamadan hemen önce çekilen bir resimle ilgiliydi. Yayınlandığı tarihten bir yıl önce, Eylül 2008 yılında çekilen resim, İstanbul İstihbarat Daire Başkanlığı tarafından verilen ve Ergenekon davasıyla ilgili soruşturmayı yürüten istihbaratçı polisler ile davanın savcı ve hakimlerini bir araya getiren bir iftar yemeği ile ilgiliydi. Duruşmalar başlamadan hemen önce düzenlendiği anlaşılan bu yemekle ilgili haberlerde, soruşturmayı yürütenlerle, iddia makamı ve kararı verecek olanları bir araya getiren yemeğin, davanın tarafsızlığına gölge düşürüp düşürmeyeceği sorgulanıyordu. İşte bu haber yüzünden iki sorumlu yazıişleri müdürü yargılanıyorlar. Biri haber ve resmin yayınlandığı OdaTV Yazıişleri Müdürü Barış Terkoğlu -ki şu anda Ergenekon davası ile ilişkili olarak tutuklu- diğeri de Cumhuriyet Gazetesi Sorumlu Yazıişleri Müdürü Güray Tekinöz. İddianamede, konunun haber değeri taşıdığı kabul edilse de “kamuoyunda sıklıkla gündeme gelen ve farklı toplum kesimlerince değişik şekillerde algılanan soruşturma sürecine gölge düşürmeye, bu şekilde kamuoyunun oldukça hassas olduğu soruşturmaya karşı ajite edilmeye çalışıldığı” ileri sürülüyor. Bu kararda internet sitesinde yer alan okuyucu yorumlarının da etkili olduğu anlaşılıyor.
BASIN özgürlüğü konusundaki ısrarımız işte bu yüzden. Türkiye’de, hangi niyetle olursa olsun, gazetecilerin hiçbir endişe taşımadan mesleklerini yapabildikleri basın özgürlüğü ortamı talebimiz, bu davada gizli. Geldiğimiz duruma bakın. Eğer bu haberler zamanında dava konusu edilmeyip, ciddi biçimde değerlendirilseydi, eleştiriler mimlenmeyip dikkate alınsaydı, bugün belki de darbe ve komploların iç yüzünü konuşmaya başlamış olacaktık. “Türkiye ilk kez bu tip bir dava ile karşı karşıya, hatalar yapılabilir, kurunun yanında yaş da yanabilir” yaklaşımı yerine, kamu vicdanını rahatsız eden ters görüntülere meydan vermeyen bir titizlik baştan beri esas alınabilseydi, üç yıl içinde daha sağlıklı bir noktaya ulaşabilirdik. Siyasi bir dava sürecinde soruşturma, iddia ve karar mercilerinin verecekleri resimlere dikkat etmek zorunda olduklarını hatırlatmak neden “yasak” olsun? Kaldı ki, biz Susurluk dönemlerinde de bazı resimli haberler yapmadık mı? Kötü mü oldu? Haberlerin, yazıların kelepçelenmesi, gazetecilerin susturulmasından en çok yine toplum zarar görür. Habere haber ile yanıt vermek varken, haberleri ve onları yayınlayanları kelepçelemek niye?