CUMA akşamı, Filistin ile İsrail arasında doğrudan görüşmelerin başlayacağı haberi geldiğinde Hamas’ın ne tepki vereceği zaten belliydi.
Hamas ve diğer bazı silahlı Filistin grupları, Filistin Devlet Başkanı Mahmut Abbas’ın Netanyahu ile doğrudan görüşmesine karşı olduklarını açıkladılar. Buna rağmen, Mısır ve Ürdün başta olmak üzere Arap Birliği bu görüşmeye açık destek veriyor. Mahmut Abbas, Mısır Devlet Başkanı Mübarek ve Ürdün Kralı Abdullah ile görüştükten sonra Obama’nın davetine katılacağını açıkladı. 1 Eylül’de Filistin Devlet Başkanı ve İsrail Başbakanı Amerikan başkanı ile yemek yiyecekler. 2 Eylül’de de görüşmelere başlanacak. Netanyahu, Washington’un çağrısı ile doğrudan görüşmelere “evet” dedi. Çünkü orada herhangi bir önkoşul iması yoktu. Mahmut Abbas’ı ise ABD-Rusya-Avrupa Birliği ve Birleşmiş Milletler’in içinde bulunduğu Ortadoğu Dörtlüsü’nün daveti ikna etti. Çünkü Dörtlü’nün bugüne kadar yaptıkları açıklamalarda İsrail’in yerleşim merkezlerinin inşasını durdurması gerektiği vurgulanıyordu. Avrupa, BM, Rusya herkes devrede. ABD Dışişleri Bakanı Clinton, Kral Abdullah ve Hüsnü Mübarek’i de görüşmelere davet edildiklerini açıkladı. Yani önümüzdeki ay başında Ortadoğu barış süreci yeniden canlanmaya başlarken herkes orada olacak. * * * FİLİSTİN ile İsrail asındaki doğrudan görüşmeler, çok zor süreçler sonunda Obama Yönetimi’nin girişimi ile canlandırılıyor. Kısaca, Obama ikiliyi masaya oturtuyor. Masanın etrafı kalabalık ama arabuluculuk rollerinin biricik aktörü Ankara orada değil. Ankara’nın adı Mavi Marmara dosyasında geçiyor. Bir başka toplumun iç siyasi meselelerinde taraf olmanın bedeli işte budur. Bazı meselelerde taraf olmak da insanı “bertaraf” edebilirmiş demek ki. Bu tutumu eleştirirken kesinlikle İsrail’in haksızlıkları karşısında sessiz kalmak gerektiğini savunmuyorum. Filistin halkının arkasında olmak başka, iç politikasında etki alanı yaratmaya çalışmak başka. Sonuçları ortada. * * * HAMAS ile iyi ilişkiler içinde olmanın, onun ılımlı bir çizgiye çekilmesine yararlı olacağını ileri sürenlere bu gün sormak istiyorum. Madem öyle, Hamas’ı doğrudan görüşmelere destek verme konusunda ikna etmenin şimdi tam zamanı değil mi? Ama Hamas liderleri açıklama üstüne açıklama yapıyor ve görüşme masasına oturacağı için Abbas’ı hain ilan ediyorlar. “Biz gereken girişimleri sessizce yapıyoruz” diyorsanız, o zaman bir sorum daha var. Neden, desteklerken yaptığınız gibi eleştirirken de kamuoyu ile bunu paylaşmıyorsunuz? Barış için atılan her adım gibi, doğrudan görüşmeleri de desteklemek gerektiğini söylemiyorsunuz? Gazze’ye ablukanın kalkması için bu görüşmelere fırsat tanımak gerektiğini yüksek sesle söylemenin iç politikada siyasi getirisinin olmayacağını düşünüyorsunuz belki de. Öyleyse haklısınız. Dış politika iç politikanın enstrümanı haline gelince, işte böyle oluyor.