Paylaş
Obama’nın Ortadoğu ile ilgili son konuşması da önemliydi ama o vizyonun nereye kadar hayata geçeceği kesin değil.
Daha önceki başkanlar gibi Obama da İsrail konusunda yeni yerleşim yerlerini kabul etmeyeceğini açıklamış olmasına rağmen, pragmatizm galip geldi ve Washington söyledikleri sözleri geri aldı, göz yumdu.
Bu parantezi açtıktan sonra Obama’nın son konuşmasına dönmek istiyorum.
ABD Başkanı bu kez Amerika’nın imajını kurtarmak adına değil, izledikleri yolun ne kadar başarılı (El Kaide’ye ağır darbe) ve Müslüman halkların yararına olduğunu söylemek için seslendi.
Önceki konuşmalarında İslamiyet, yani dini aidiyet üzerinden açılım yaparken bu kez demokrasiyi ön plana çıkarttı.
“Ortadoğu ve Kuzey Afrika ulusları uzun süre önce bağımsızlıklarını kazandılar ama halkları kazanamadı. Adalet onların sorunlarına çözüm olmuyor, seslerini duyuracak bağımsız medya yok, görüşlerini temsil edecek güvenilir siyasi partiler yok, insanların istedikleri lideri seçebilecekleri adil ve özgür seçimler yapılmıyor” dedi.
Seçimlerin de demokratikleşme için yeterli kriter olmadığını, sivil toplumun özgürce örgütlenip kendisini ortaya koyabileceği bir ortamın şart olduğunu vurguladı.
“Eğer Amerika, sıradan insanların çıkarları ile ilgilenmez ve onları savunmazsa, yıllardan beri süren, ABD kendi çıkarından başka bir şey düşünmez şüphesi devam edecek” diyen Obama, bundan sonra istikrar uğruna halkın çıkarlarına kulak tıkamayacaklarını söyledi.
Irak’ta olduğu gibi rejim değişikliği dayatmayacaklarını tekrarlayan ABD Başkanı’na göre, bundan sonra Ortadoğu’da birinci öncelikleri reform ve demokratikleşme süreçlerine destek” olacak.
“Karşı çıktıklarımız” ana başlığı altında ise, Müslüman Kardeşler’e net mesajlar verdi.
Obama, “Uzlaşmayla değil, dayatmayla başkalarının haklarını kısıtlamak isteyen herhangi bir grubun girişimlerine karşıyız. Çünkü demokrasi sadece seçimler demek değildir, aynı zamanda güçlü ve güvenilir kurumlar ve azınlıklar dahil herkesin hakkına saygı demektir” dedi...
* * *
KONUŞMADA ben üç önemli unsur gördüm.
Libya’da Kaddafi’nin sonunun geldiği;
Esad’ın değişime liderlik etme ya da çekip gitmekten başka bir seçeneği olmadığı;
İsrail’ín 1967 sınırlarına çekilmesi gerektiği.
Kaddafi ile ilgili açıklaması hariç diğer ikisini ABD Başkanı ilk kez dile getirdi.
Bugüne kadar Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad konusunda keskin tavırlardan kaçınan Amerikan Yönetimi, artık kesin tavır koydu.
Esad ya muhalefetle ciddi bir diyaloga girip reformları gerçekleştirecek ya da içeride ve dışarıda tecrit edilmeyi göze alacaktı.
1967 öncesi sınırlar meselesi ise, ilk kez bir Amerikan Başkanı tarafından dile getiriliyor. Obama, İsrail’in güvenliğinin garantisi olduklarını tekrarlarken, 67 öncesi sınırlardan söz ederek İsrail’in büyük tepkisini topladı. Filistin devletinin kurulması hedefini de koyan ABD Başkanı’nın Kudüs ve Filistinli mülteciler sorununu, daha sonra atılacak adımlar olarak nitelemesi de ilginçti. Dikkat çekici bir ayrıntı ise, Obama’nın, ne yeni bir barış sürecinden ne de mekanizmalarından söz etmesiydi. Ama Filistin ve dostlarını Eylül ayında BM’de tanınma adımı atmamaları konusunda üstü kapalı uyardı.
Daha önceki konuşmalarda Türkiye örneğine değinen ABD Başkanı’nın bu kez Ortadoğu’ya herhangi bir örnek vermediğini de eklemeliyim.
Paylaş