DITCHLEY PARKGECE öyle karanlıktı ki, Londra’dan beri takip ettiğimiz oto yoldan çıktıktan sonra, dünyanın hiçbir yerinde olmadığım hissine kapıldım.Malikanenin yoluna girdiğimizi şoför söyledi. Uzakta karanlığın içinde görülen titrek ışıkları gösterdi. Toplantı orada Ditchley malikanesinde yapılıyordu. Dev bir kapının önünde durduk. Kraliçe Elizabeth de, malikanenin sahibi sevgilisi Sir Henry Lee’yi ziyarete geldiğinde bu kapıdan mı girmişti acaba içeriye? Sir Henry Lee, başka bir kadınla yaşadığı için kendisine kızan Elizabeth’in büyük bir resmini yaptırıp, bu gök yüzü kadar yüksek tavanlı salonlara astırmıştı. Üzerine de el yazısıyla Spencer’dan kuvvetle esinlenen bir sonet yazarak gönlünü almaya çalışmıştı. Alabildi mi? Neden almasın, Kraliçe de olsa, sevgi sözcükleri her kadının yüreğini yumuşatır. * * *CUMA akşamı, ‘business class’a 60 kişilik yer ayıran bir uçakla Londra’ya geldim. Tabii ki parya sınıfında bayram için Türkiye’deki İngilizler ve Türklerin kendilerini tatilin kollarına bıraktıkları günlerde, iş için bir yerden bir yere gidenlere parya klası çok bile!Neyse toplantının yapıldığı bu malikanenin ilginç tarihinde İkinci Dünya Savaşı’nın önemli toplantı merkezlerinden biri olması da var. Özellikle İngilizler ve Amerikalılar arasındaki toplantılara tanıklık etmiş. Churchill, İkinci Dünya Savaşı’nın en sıkıntılı günlerinde, Downing sokağında kalmayı tehlikeli bulmuş ve bu evde yaşamış bir süre. İlk kez, bir hafta sonu mehtaplı bir gecede Ditchley’e gelen Churchil evden ayrılırken, ‘Mehtaplı olsa da olmasa da yine geleceğim’ demişti. Ama bir hafta sonra mehtapsız bir gecede gelmek üzere yola çıktığında eline tutuşturulan telgraf Alman uçaklarının yaklaşmakta olduğunu haber verdi ve Churchill Londra’da kaldı. O geceyi, 300 Alman uçağından atılan bombalar aydınlatmıştı. Anlatanların yalancısıyım. * * *HAYALETLERİN dans ettiği bu evde, Batı’nın Ortadoğu’yu nasıl aydınlatacağı tartışılıyor bugün. Hedefleri arasında ABD ile Britanya ilişkilerini derinleştirmek de bulunan Ditchley Vakfı tarafından düzenlenen bu toplantıya ‘genişletilmiş’ Ortadoğu’dan ve dünyanın her yerinden gelen insanlarla. Geçen hafta, Kültür Girişimi’nin İstanbul’da düzenlediği sempozyumda da da ele alınmıştı bu konu. ABD’de seçimlerin sona ermesiyle birlikte Genişletilmiş Ortadoğu Projesi, yeniden mi ısıtılıyor? Hiç şüpheniz olmasın. Ama bu kez, daha gerçekçi bir yaklaşım arayışı var. Türkiye modelinden hiç söz edilmiyor. Dışarıdan zorlamayla ‘güzellik’ olamayacağından bahseden ‘Batı’lılar hiç de az değil. İyi şeyler yapmak için iyimser olmalıyız ama, Ortadoğu’nun az gelişmişliğinin ‘İslam kültürü açısından ele alınması’ canımı sıkıyor.Soğuk savaş dönemi diktatörlüklerinden, petrol için otoriter merkezlerle iş yapmanın kolaylığından, sürekli olarak dışarıdan müdahale ile biçimlendirilen siyasi yapıların toplumsal dokuyu nasıl çözdüğünden kimse söz etmiyor. Dünya din aracılığıyla sosyal sorunlara çözüm arayışını yeniden keşfediyor. Amerikan seçim sonuçları bir tesadüf değil tabii. Sevgili okuyucularım, bayramınız kutlu geceleriniz mehtaplı olsun.