Paylaş
Türkiye'nin AB adaylığını, hiçbir muhalefet şerhi düşmeden kabul ederek siyasi cesaret gösteren MHP Lideri Devlet Bahçeli'nin, arife günü seçim bölgesi Osmaniye'de yaptığı konuşmayı yadırgadım doğrusu.
Türkiye'nin yarınları için, Avrupa ile birlikte yolculuk seçeneğinden yana tercihini koymasına rağmen Bahçeli, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin yürütmeyi durdurma kararına ilişkin şöyle diyor: 'Bu kararı sulandırmak isteyenler bilmelidirler ki. Bu öncelikle Türk milletinin egemenlik hakkını eleştirmek anlamına gelir.'
Bahçeli seçmenleri önünde meydan okuyor.
Kime? Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne.
Ama Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Türkiye'nin dışında bir şey değil ki.
Türkiye, bu mahkemenin üyelerinden biri. Üstelik Avrupa Konseyi'nin ilk üyeleri arasında bulunma sıfatıyla Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarına uymayı taahüt eden bir ülke.
Devlet Bahçeli'nin bu gerçeği bilmemesine imkan yok.
Bahçeli nutkuna devam ediyor: 'Türkiye bu dayatmaları aşacak güçtedir.''
MHP liderinin arife günü yaptığı konuşmayla seçim bölgesi Osmaniye'de 'mazlum Türk milletinin çıkarlarını korumak için yedi düvele meydan okuyan lider' mesajı verdiği anlaşılıyor.
Seçmenin en kolay anlayacağı kodları kullanan sadece Türk siyasetçileri değil.
Ancak eğitim düzeyi düşük olan ve kendisinden daha bilgili gördüğü insanın sözlerini sorgulayamayan bir ülkede siyasi liderlere, kitlelerini eğitmek sorumluluğu da düşüyor.
Unutmayın ki tarihe damgasını vuran liderler, kitlelere zor olanı anlatmayı başaranlar arasından çıkıyor.
* * *
KOALİSYON hükümetinde yer almak, MHP'nin önüne, devletin pis işlerinde kullanılan marjinal ve ırkçı bir parti olarak kalmak yerine, merkez sağda daha geniş kitleleri kucaklama fırsatı çıkarttı.
MHP de bu fırsatı değerlendirmekte kararlı görünüyor. Ama bunun için MHP liderliğinin de yeni politikalar, yeni sözler üretmesi gerekmez mi?
Kaldı ki, Avrupa İnsan Hakları Makemesi'nin kararını beklemek Öcalan için verilen idam kararını kaldırmak anlamına gelmiyor.
Siyasiler, halkın kafasını daha fazla karıştırmamalı.
Üç ayrı konu, üç ayrı tartışma var.
İnsan Hakları Mahkemesi'nin kararı belli olana kadar infazı erteleme çağrısına uyulacak mı uyulmayacak mı?
Türkiye, Avrupa Konseyi üyesi olarak, Konsey'in idam cezasını kaldırma kararına uyma zorunluluğunu ne zaman yerine getirecek?
Bunlar, siyasi sonuçları olan teknik yükümlülükler çerçevesinde değerlendirilecek sorular.
Üçüncü soru ise izlenecek politikayla ilgili.
Öcalan'ın idamı Türkiye'nin terörizme karşı verdiği politikaya hizmet eder mi? PKK'nın kitle temelini nasıl etkiler? Terörizmi tecrit edip marjinalleştirir mi? İç barışa hizmet eder mi?
Bunları birbirine karıştırmadan tartışmak gerekiyor. Üstelik de hamasi nutuklar ve beylik sözlerden uzak.
* * *
BUGÜN bayram. Hepinizin bayramını kutluyorum, önümüzde uzanan umut dolu ama zor günleri aşacak kuvvet diliyorum.
Bir de siyasetçiler için dileğim var.
Türkiye'nin kaderinin çizildiği bu günlerde onlara gerçek liderlik ilhamının gelmesini diliyorum.
Liderliğin, kitle kuyrukçuluğu değil, önderlik olduğu bilincinin yerleşmesini istiyorum .
Hamasi nutuklarla ve beylik sözlerle politika yapmaktan vazgeçmeleri temennisinde bulunuyorum.
Çünkü, beylik sözlerin beylik tabancadan farkı yok.
İkisi de aynı işlevi görüyor. Biri hayata, diğeri toplumun doğruyu öğrenme ve düşünme olgunluğuna ulaşmasına kastediyor.
Paylaş