Kandil’i sakın Q ile yazmayın

WASHINGTON’ı W ile yazmaya bir şey diyemem ama Kandil Dağı’nı sakın Q ile yazmayın.

Örgüt propagandasından başınız derde girebilir.
Araştırmacı yazar İsmail Beşikçi -ki kendimi bildim bileli düşüncelerini ifade ettiği için ya hapistedir ya da hapis cezası ile yargılanmaktadır- Çağdaş Hukukçular’ın dergisinde yer alan makalesinde Kandil’i Q harfi ile yazdığı için mahkemede hesap veriyor.
Cuma günü, 23 basın örgütünün oluşturduğu Gazetecilere Özgürlük Platformu adına bu davayı izleyen meslek örgüt temsilcileri ve gazeteciler arasındaydım.
Bazı meslektaşlarımız, Türkiye’de ifade ve basın özgürlüğü baskı altındadır dediğimizde “sızlanmayın” diyorlar.
Bazılarına göre ise eskiden askerlerin andıçları vardı, şimdi durum eskiye göre hiç de kötü sayılmaz.
Pes. Gerçekten pes.
“Kendine demokratlık”ta ne demokrasinin, ne demokratlığın izine rastlanır.
Dünkü zulüm bugünkünün hafifletici nedeni olabilir mi?
Bugün büyük iş adamlarından bürokrasiye her kesimde, iktidara karşı bir izlenim yaratmama, iktidar zihniyetine aykırı düşmeme endişesi var.
Bir bakanlığın desteklediği bir toplantıda, konu başlıklarından birindeki “şarap” sözcüğünün sansüre uğradığına daha birkaç gün önce tanık oldum.
Kimsenin canı yanmasın diye halkın haber alma hakkına kendi irademle sınırlama getiriyorum.
İpucu olur diye bildiğim bir şeyi paylaşmaktan kaçınıyorum. Düştüğümüz hâl bu işte!
¡¡¡
İSMAİL Beşikçi dava konusu olan makalesinde, bugün BM, Avrupa Konseyi gibi uluslararası örgütlerde 30 bin nüfuslu devletlerin halkları temsil edilirken Suriye, İran, Irak ve Türkiye’de yaşayan 40 milyon Kürt’ün temsil edilmemesini tartışıyor.
Düşüncelerini açıkladığı için de hapis cezasına çarptırılması isteniyor.
Beşikçi’nin fikirlerini, önermelerini kabul edersiniz ya da etmezsiniz. Onlar toplumbilimle uğraşan bir bilim adamının görüşüdür, üstelik de bir hukuk dergisinde tartışmaya açtığı bir görüş.
Demokratik zihniyet ikliminin hakim olduğu ortamlardaki uygulama, o görüşlere katılmıyorsanız, kendi görüşleriniz ve elde ettiğiniz verilerle karşı görüşü çürütmektir.
Karşıt görüşü ifade etmekten men etmek, benim de eleştiri hakkımı elimden almak demektir.
¡¡¡
ÜSTELİK makaledeki saptamaların, dava nedeni sayılan ve suç unsuru olarak gösterilen fikirlerin zaten tartışıldığı bir Türkiye var artık.
Ama bu Türkiye’nin yasaları, ifade ve basın özgürlüklerini korumuyor. Güvence altına almıyor.
Devlet Abdullah Öcalan ile görüşüyor; ama Beşikçi görüşlerini açıkladığı için terörle mücadele yasası yüzünden yargılanıyor.
O zaman bu yasalardan tabii ki şikayet edeceğiz, tabii ki sesimizi yükselteceğiz ve özgürlükçü zihniyet iklimini yaratacak değişim talebini seslendireceğiz. Bunu da tabii ki iktidardan isteyecek, yapmazsa hükümeti eleştireceğiz.
Kimse kızmasın.
Biz bu durumu düzeltmezsek savcılarımızı, Irak’ın özerk Kürdistan Yönetimi sınırları içinde yer alan ve Irak haritalarında Qandil olarak gösterilen dağın adı yüzünden dava açma tuhaflığı ile karşı karşıya bırakacak; İsmail Beşikçi gibi aydınlar, seksen yaşına merdiven dayasalar da, yazdıkları yüzünden mahkemelerde dert anlatmaya devam edecekler.
Yazarın Tüm Yazıları