Paylaş
Elimdeki küçük broşürde, çarpıcı bir grafik Türkiye'nin yine ‘‘Uganda'dan bile geri’’liğini gösteriyor.
Aslında bu kıyaslamayı hiç sevmiyorum. Ne demek Uganda'dan bile geri?
Bir ülkeyi gerilik sembolü olarak dilimize sokan bu önyargılı, ırkçı yaklaşımı doğru bulmasam da elimdeki yüzdeler Türkiye'de kadın parlamenter sayısının Uganda'nın gerisinde olduğunu gösteriyor.
Türkiye parlamentosundaki kadın sayısı, sadece Uganda değil ama koyu bir diktatörlük altındaki Nijerya'nın da altına düşüyor.
Broşür, ‘‘toplumun yarısını oluşturan kadınların Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde temsil oranları 1997 yılında sadece yüzde 2.4'dür’’ hatırlatmasını yapan KA.DER'e ait;
2000'de TBMM'ye 55 kadın sloganıyla yola çıkan ve amacının ‘‘kadın görüşlerini TBMM ve yerel yönetimlere’’ yansıtmak olduğunu söyleyen KA.DER'e.
* * *
PARLAMENTODAKİ kadın sayısı da aslında kadın bakış açısının siyasete yansımasıyla doğru orantılı değil.
Siyasetteki kadın sayısının fazlalığı, kadın görüşünü yansıtmak anlamına gelmiyor.
Çünkü dünyanın her yerinde siyaset kurallarını erkek tarihinin deneyimlerinden süzülüp gelen kurallar oluşturuyor.
Erkeklerin saflarına katılmayı başarmış sıradışı kadınların, kadın bakış açısını yansıtmaktan ne kadar uzak olduklarını, erkek kurallarına onlardan bile tavizsiz sarılmaları göstermiyor mu?
Kadınlığı ana-bacı söylemleri ve gözyaşları ile politika malzemesi yapan Tansu Çiller, erkek siyasetçilerden farklı bir üslup getirebildi mi?
Aile ve kadından sorumlu olmayı, erkek ideolojisinin namus kavramıyla sınırlayan Işılay Saygın mı kadın bakış açısını temsil etti?
Yoksa, erkekler arası bir siyaset mücadelesi haline dönüşen ‘‘türbanıma dokunma’’ sloganı mı kadın politikası?
Hepsinin cevabı hayır.
Kadın bakış açısının siyasete yansıması, siyasi parti yapılarının sıradan kadınlara eşit rekabet koşullarını sağlamalarından geçiyor.
Ama bu da tek başına yeterli değil.
Çünkü kadınların siyasi mücadele içinde sivrilip yükselmeleri, partilerin sıradan erkekleri de parlamentoya taşıyacak demokratik yapıya kavuşmalarıyla mümkün.
8 Mart Dünya Kadın Günü nedeniyle yayınladıkları cilveli mesajlarla kadınların sırtlarını sıvazlayan siyasi partilerin samimiyetini işte bu değişim istekliliği gösterecek. Samimiyetlerini, seçim önceleri disiplin ve fedakarlıkla çalışan sıradan kadın ve erkeklere parlamento yolunu açmaya niyetli olup olmadıkları belirleyecek.
* * *
ÇALIŞMA masamın üstü Dünya Kadın Günü nedeniyle gelen çiçek ve fakslarla dolu. Hepsi için teşekkür ediyorum. Ancak toplantı davetlerine olumlu cevap veremediğim için de özür diliyorum.
CHP Kadın kolları bugün Ankara'da büyük bir toplantı düzenliyor. Kadınlar, ‘‘Sömürüsüz bir dünya’’ taleplerini dillendirecekler.
Geçenlerde kendisinden Siirt Kadın Kurultayı'nı dinlediğim CHP Kadın Kolları Başkanı Güldal Okuducu'nun içten itirafını unutamıyorum:
‘‘Siirtli kadınların yaşadıkları gerçekleri görünce onları anlamaya, dertlerini paylaşmaya, neler yapılabileceğini düşünmeye öyle daldık ki partili kimliğimizi unuttuk.’’
İşte bu kadın davranışı siyasete taşındığında, dünya sömürüsüz, demokrasi gerçek olacak.
Kadın, erkek tüm okuyucularımın Dünya Kadınlar Günü'nü kutluyorum. Unutmayın, kadınların seslerini duyuramazsa, erkeklerin sesleri de kuru gürültüden öte anlam taşımaz.
Paylaş