TARTIŞMALI Türk Ceza Kanun Tasarısı, Çarşamba sabahı Adalet Komisyonu’ndan da geçerek, Genel Kurul için son halini aldı. Eylül ayında Meclis’te geniş bir biçimde tartışılarak yasalaşacak. Hazırlık çalışmaları sırasında sivil toplum olarak en aktif rolü kadınlar oynadı. Kadın örgütlerinin oluşturduğu haberleşme ağı, komisyon çalışmalarını adım adım izleyerek kamuoyunu bilgilendirdi. Görüşmeler sırasında birçok kadın Meclis’e giderek ‘lobby’ yaptı. Kadınların haklarının yasalarla en geniş biçimde güvence altına alınması için gerçekten ısrarlı çaba harcayan TBMM komisyon üyelerini desteklediler. Kendi bakış açılarını, ihtiyaçlarını yasa yapıcıya aktardılar. Bu çaba içinde yer alan kadın örgütleri, hukuk devleti bilincine sahip olduklarını göstererek, sivil topluma da örnek oluşturdular. Ama yine de bir şeyler eksik kaldı. CHP Adana Milletvekili Gaye Erbatur, Çarşamba günü Komisyon’da yaptığı konuşmada bu konunun altını şu sözlerle çizdi: ‘Adalet Komisyonu’nda görüşülen tasarı üzerindeki çalışmalar, artık, komisyondan Genel Kurul’a gönderilmek üzere tamamlandı. Ancak, 84. maddede ‘nitelikli adam öldürme’ bölümüne, töre saikiyle işlenen cinayetler de nitelikli adam öldürme suçu olarak alındı ve müebbet hapisle cezalandırılacak. Ancak yapılan bu uygulama bizler için yeterli değil... Bu cinayetlerin, müebbet hapis korkusu ile işlenmelerini engellemenin ötesinde daha önemli hususlar da vardır. Bunların başında insanların yüreklerinden ve beyinlerinden ‘töre-namus-kadın’ halkasına kilitlenmiş ahlak kavramının silinmesi, kadının insan haklarının tanınması ve kadının özgür birey olarak varlığının kabulü gelir.’* * *UZUN tartışmalardan sonra, töre cinayetlerinde ceza indiriminin kaldırılması kabul edilirken aynı madde içine neden ‘namus saikiyle’ kaydı da eklenmedi? Neden, CHP’li komisyon üyelerinin ısrarına rağmen AKP’li üyeler buna karşı çıktılar? Neden kadınlarla ilgili haklar, ‘namus’a takıldı. Cinayet işlemeyi, namus korumak için başvurulabilecek en son çare gibi gören zihniyetin baskısıyla mı acaba? Yeni tasarı töre cinayetlerini en ağır biçimde cezalandırarak, ‘kan davası’na son vermeyi amaçlıyor. Bu da çok önemli bir adım. Ama tasarının bu maddesine namus unsurunun eklenmemesi, bilinçli bir ayrım yapıldığını gösteriyor. Bir ‘tercih’e işaret ediyor. ‘Namus’u cinsellik olarak tarif etmek bu kavramı sığlaştırıyor. Bu anlayışa göre, ‘kanla’ temizlenebilen bir şey haline geliyor namus. Öldür, temizle.Eğer, bu kadar tartışmaya ve karşı görüşe rağmen ‘namus saikiyle’ kaydı ilgili maddeye eklenemiyorsa, burada ciddi bir zihniyet engeli var demektir. O zaman da, kadını baskı altında tutarak, onu örtmek ve saklamakla yetinerek namuslu olunacağını sanan anlayışı değiştirmek için, bu konuyu tartışmaya devam etmeliyiz. * * *AVRUPA Birliği ile uyum sağlamak için düzenlenen yasal değişiklikler, bakış açılarımızı değiştirecek tartışmalara da olanak sağlıyor. Anayasa değişikliği ve Ceza Kanun Tasarısı’ndaki kadınlarla ilgili maddelerin ele alınması sırasında bunu gördük. Evet eksikler var, ama yine de bu konuda önemli bir yol kat edildi. Bir çok toplumsal ön yargının üzerindeki örtü kaldırıldı. Tartışmaya açıldı. Şimdi kadın örgütleri, Eylül ayında tasarı Meclis’e geldiği zaman daha aktif bir kamuoyu desteği ile tartışmaları sürdürmek için kolları sıvıyorlar.