Gereksiz engeller

BRÜKSEL’den gelen haberler üye ülkelerde Türkiye’nin isteksiz olduğu izleniminin ağır bastığı yönünde.

AB Komisyonu genişlemeden sorumlu üyesi Olli Rehn, ortalığı hareketlendirmek için her iki tarafı da teşvik etmeye çalışıyor. Avrupa’ya "Türkiye’nin karşısına gereksiz engeller çıkartmayın" diye seslenirken Türkiye’ye de "sorunları büyütmeyin" mesajı geliyor.

Gereksiz engeller neler?

***

TARAMA işleminin bittiği Eğitim ve Araştırma faslında "gereksiz engeller" çıkartılıyor örneğin. Fransa, bazı üye ülkelerin desteğini alarak bu faslın insan hakları kriterleri ile ilişkilendirilmesini istedi. Ankara buna karşı olduğunu açıkladı. Dönem Başkanı Avusturya, Fransa’yı ikna etmeye çalışıyor. Formüller geliştiriliyor.

"Bu maddeyi insan hakları kriterine bağlamak gereksiz" diyenler daha ileriki fasıllarda, Türkiye’nin kaçınmak istediği konuların zaten gündeme geleceğini söylüyorlar.

***

SORUNLARI
büyütmek de, müzakere sürecinin herhangi bir noktasında zaten atılması gerekecek olan adımlara önceden karşı çıkarak çözümü zorlaştırmama telkini anlamına geliyor.

Yine bu eğitim faslı ile ilgili sorunu bizim açımızdan ele alalım. Ankara’nın, eğitim maddesinde insan hakları kriterlerine karşı çıkmasının nedeni belli. Ana dilde eğitim konusunun açılması istenmiyor.

Pekiyi bundan kaçış var mı? Yok. İki nedenle yok.

Avrupa Birliği müzakereleri çerçevesinde yok.

Çünkü eğitim faslı olmasa bile, konu insan hakları kriterleri ile doğrudan ilişkili başka fasılların müzakeresinde zaten gündeme gelecek.

İkinci neden ise, iç dinamiklerin seyri açısından bu konunun gündeme gelmesinden kaçış olamaz.

Ana dilde eğitim hakkını bir devlet, vatandaşlarından esirgeyebilir mi? Tek sorun olabilir, o da maddi sorun. Eğitici eğitimi ve diğer giderlerin temini gibi.

Tabii bu konular gündeme geldiğinde, Avrupa’daki durumu ve oradaki örnekler de konuşulacak.

***

REFORM
sürecindeki hevessizlik, uzun zamandan beri dikkat çekiyordu. Ama yılın ikinci yarısına yaklaşırken Brüksel’den uyarılar gelmeye başladı. Bir Avrupalı yetkili, "Türkiye reform sürecinde isteksizleşti" izleniminin Avrupa ülkelerine yayıldığını söylerken Gümrük Birliği’nden örnek verdi. Gümrük Birliği’nde ciddi sorunlar var. Kıbrıs meselesi değil. Sorunlardan biri alkollü içkiler örneğin. İlaç sektöründe de patent hakları ile ilgili sorunlarda hiçbir ilerleme sağlanamadığı söyleniyor. "Yapılmış bir anlaşmada taahütlerinizi yerine getirmezseniz, yeni anlaşmalar için cesaret vermez bu tavrınız" deniyor.

***

İLK
bakışta Avrupa ile tek sorunun Kıbrıs’mış gibi duruyor. Ama tek sorun bu değil. Türkiye müzakere havasına giremedi. Tarih alındıktan sonra teknik bir sürecin başladığı izlenimi hakim.

Reformlar bile, "paket paket meclise gelip geçecek" gibi bir anlayışla gündeme getiriliyor.

Siyasi çalışması yapılmadan, halk Avrupa Birliği konusunda bilgilendirilmeden, ihtiyaçlar belirlenmeden, yani halka rağmen reform yapmak da mümkün tabii ama o biraz göle maya çalmaya benzemez mi?
Yazarın Tüm Yazıları