OLAYLARI doğru tahlil etme çabasına katlanmak yerine kolaya kaçıp komplo teorilerine sarılsam, son aylarda gençlerin sadece Türkiye’de değil birçok ülkede seslerini yükseltmeye başlamasının ardında bir “odak” arardım.
Sanki biri dürtmüş gibi 2010’un son aylarında gençler sokaklara döküldü. İngiltere’de binlerce üniversite öğrencisi bedava eğitim için harekete geçti. Prens Charles’ın bindiği otomobilin tekmelenmesine kadar vardı isyan. İtalya’nın birçok kentinde eylemler oldu, 14 Aralık’ta milyonlarca öğrenci sokaklara çıkacak. Kanada aynı gösterilere sahne oluyor. Fransa, Yunanistan üniversiteler kıpır kıpır. * * * ON yıl üniversite öğrencileri ile bir arada oldum. Bazen onlar benden, bazen de ben onlardan öğrendim. Nasıl bir üniversiteden hoşlanmadığımı sorarsanız, söyleyeyim. Koridorları, duvarları, öğrenci odaları, bahçelerdeki bankları boş; başka yapacak işleri olmadığı için sınıfa giren öğrencilerin bulunduğu üniversiteyi hiç sevmem. Hüzünlenirim. Bugün Avrupa Birliği ilerleme raporlarında Türk basınındaki durum ile ilgili olarak karşılaştığımız o uğursuz “otosansür” sözcüğüyle ifade edilen donukluğa da tahammülüm yok. Ben ukala gençleri severim. Fikri olan, sözü olan, iddiası olanları. Davet edilmedikleri toplantılara gidebilenleri. Tabii ki boş inat, cahil cesaretini, sığ gevezeliği, söze değil şiddete itibar etmeyi kast etmiyorum. * * * ÜNİVERSİTE gençliğinin hakları konusundaki hassasiyeti türbanla okula gidemeyen genç kızların sorunları ile sınırlayan anlayış, hata yapıyor. Gençlerin sorunları bir bütün. Onun sorunu önemli, ötekininki bizi ilgilendirmez diyemezsiniz. Eğitim hakkına saygı, dile getirilen bütün talepleri dikkate alıp birlikte çözüm üretmeyi kapsıyor. Üniversitelere medrese prizmasından bakanların (hangi siyasi görüşü savunurlarsa savunsunlar), “Nush ile uslanmayanı etmeli tekdir, tekdirden anlamayanın hakkı kötektir” zihniyetiyle sorun filan çözmeleri mümkün değil. Üniversite hocası olan bazılarının televizyon ekranlarında, gençlerden yana gibi görünüp, “hükümet karşıları tarafından kullanılıyorlar” diyerek “kırıcılık” yapmaları ibretlik bir şey. Ergenekon suçlaması da bir zamanların her demokratik talebin arkasında Moskova’yı arayan gerici zihniyeti kadar gerici. Hükümet yumurtaya takıldı, ama hoca olduklarını söyleyenlerin esas görevleri, gençlerin talepleri ile yani meselenin özü ile ilgilenmek olmalıydı. * * * DİĞER ülkelerde olduğu gibi Türkiye’deki öğrenci eylemlerinin merkezinde, gençlerin ekonomik krizin bedeline daha fazla ortak olmak istememeleri, bu duruma yol açanlardan hesap sorma isteği var. Kriz zaten işsizlik, sosyal yardımların kısılması ile anne ve babaların yaşadıkları hayatları yaşayamama umutsuzluğunu pompalıyor. Demokrasi bir yandan terör tehdidi, şimdi de kamu düzeni gerekçesiyle ama aslında iktidarlar sarsılmasın diye orasından burasından tırpan yiyor. İngiltere’dekinden Kanada’dakine, İtalya’dakinden Türkiye’dekine kadar gençler, parasızlık yüzünden eğitim haklarından mahrum olmamak için sokaklara çıkıyorlar. Gençlerin sesi önümüzdeki yıl da yükselmeye devam edecek. Sorunları artan siyasi iktidarların bu sese verecekleri yanıtların niteliği 2011’in gündemini de etkileyecek.