Yanıtım hazırdı zaten. Kararı duyduğumda çok sevinmiştim.
TRT’nin Kürtçe yayın kararı, geçen yılın en önemli olaylarından biriydi benim için. En önemlisiydi hatta.
Eleştirileri biliyorum. Olmasın diyenlerin de, bunu yetersiz görenlerin de eleştirilerini dinledim.
Ama bu adımı önemsemeye devam ettim.
Devletin vatandaşına onun dilinden seslenme isteği duyması önemliydi benim için.
Yıllarca bu topraklarda Kürtleri görmezden gelen bir anlayış bölünmeleri körükledi.
Şimdi devlet, Kürtleri görüyor ve seslenmek için onlara gidiyor.
Bugüne kadar çeşitli sivil toplum örgütlerinin girişimleri oldu. Kürtçe yasağı kalktı, özel kurslara izin çıktı.
Ama hepsinde de, "aman kimse fazla duymasın aramızda kalsın" mahcubiyeti vardı.
Eğer öyle olmasaydı hálá resmi tutanaklara Kürtçe yerine "nokta nokta dili" ifadesi kullanılır mıydı?
Kürtçe yayınlar sudan sebeplerle yasaklanabilir, w, q, x kullandıkları için insanlar aleyhinde davalar açılabilir miydi?
TRT’nin Kürtçe yayını ve Başbakan’ın Kürtçe mesajı, bir dönüm noktasıdır.
Çünkü sivil toplum ne kadar uğraşırsa uğraşsın, siyasi irade olmadıkça toplumsal dönüşümleri sağlamak mümkün değil.
Bu dönemeci, kırıp dökmeden doğru biçimde alabilmek için sadece çok dikkatli değil, çok da sorumlu olmak gerekiyor.
TRT’den büyük bir mucize beklemiyorum. Ama bu yayın sayesinde sesini duyuramayan Kürt sanatçıların yetişebileceklerini, kendilerini daha iyi eğitme fırsatı bulabileceklerini, Türkiye’nin saklı zenginliklerinden olan bir kültürün gelişeceğini düşünüyorum. Ve biz bunu öğreneceğiz.
Kürt edebiyatının ortaya çıkıp serpilmesi, tarihle ilgili bilimsel güvenilirliği olan araştırmaların artması, dilin zenginleşmesi, sanatçıların desteklenmesi, toplumun genelini güçlendirir.
Devlet televizyonundan Kürtçe’nin, bir üniversitede Kürt filolojisi adımı ile devam etmesini bekliyorum.
***
BEN bu adımı çok önemsiyorum.
Aynı Kerkük’te Türkçe’nin resmi dil olarak kabul edilmesini önemsemem gibi.
Geçen yılın en önemli dünya olaylarının başındaydı benim için Kerkük yerel Meclisi’nin Türkçeyi resmi dil olarak kabul etmesi.
Bu da Irak’ta bir ilkti.
Saddam döneminde Kerkük’ü ziyaret eden bir gazeteci olarak bunun ne kadar önemli olduğunu biliyorum. Sokakta Türkçe konuşmaktan bile çekinen insanlarla karşılaşmışım.
Savaştan sonra Kürtlerin, Kerkük’e el koyma hayallerinin ortaya çıktığı günlerde de durum farklı değildi. Korku yoktu bu kez ama artık her yerde çatışmalar vardı. Kerkük meselesi henüz çözülmüş değil, bu sorun hálá ülkenin istikrarını tehdit ediyor.
Türkmenleri yok sayan zihniyet, işgalci yönetim tarafından desteklenerek güçlenmişti.
Ama Türkçe, Irak’ta Türkmenlerin verdikleri bir hukuk mücadelesi sonucunda Kerkük’te resmi dil olarak geçen yılın sonunda kabul edildi. Kerkük Vilayet binasının kapısında artık Türkçe bir tabela var.
Ne kadar sevinçi bir haber bu.
Irak’ta bunu sağlayacak bir siyasi iradenin ortaya çıkması bölgenin yeniden yapılanma dinamiklerini etkileyecek en önemli gelişmelerden biridir bana göre.
Irak’ı Kürtler, Araplar gibi Türkmenlerin de vatanı olduğu bilincini güçlendiren bu anlayışın doğuracağı ittifakları önümüzdeki dönemde daha iyi göreceğiz.
Geçen yılın birincileri bence TRT’nin Kürtçe yayını ile Türkçe’nin Kerkük’te resmi dil olarak kabul edilmesiydi.