ŞİMDİ Hasan Cemal, gazeteci milleti diyor, eskiden gazeteci makulesi de denirdi.
Makule soy demekmiş. Sonradan öğrendim.
50’li yıllarda gazetecilerden pek hoşlanmayan İstanbul burjuvazisinin kullandığı bir tabir olarak anımsıyorum.
Ben seviyorum, hele de hayatta gazetecilikten başka hiçbir işin ucundan tutamamış olan 212’lilerin "gökyüzünde yalnız gezen yıldızlar" misali en fazla darmadağınık olduğu bu dönemde gazeteci milleti ya da gazeteciler makulesi olduğumuzu bilmek iyi geliyor bana.
Cuma günü öldürülen gazeteciler günüydü. Gazeteciler Cemiyeti, bu makulenin şehitlerini andı.
Gazeteciler Cemiyeti’nin, yeniden restore ettirdiği Basın Müzesi’nde öldürülen gazeteciler galerisini dolaştım.
1919 Hasan Tahsin, Hasan Fehmi Bozkurt, Ahmet Semih, Zeki Bey, Hasan Tahsin Recep.
Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşu, tek parti dönemi ve çok partili döneme geçiş, işten atılmalar, hırpalanmalar, parti gazetelerinin ve gazetecilerinin birbirleriyle didişmeleri ve didişirken kan kaybetmeleri, işsizlik kuyusuna savrulanlar ve kurbanlar.
Kıbrıs, Türkiye’nin siyasi tarihini her zamanki gibi derinden etkiliyor.
1974 Adem Yavuz, Kıbrıs’ta şehit oluyor.
80 darbesini hazırlayan yıllarda Abdi İpekçi.
Sağ ve sol gazetelerde çalışan gazeteciler, karanlık köşelere götürülüp öldürülenler.
90’dan itibaren Kürt sorununun önde gelen seslerinin yanı sıra laiklik vurgusunu sivriltenler Çetin Emeç, Uğur Mumcu,. 1999’da Ahmet Taner Kışlalı.
Sekiz yıl sonra son şehit Hırant Dink, bizim makulenin ilk Ermeni kökenli gazetecisi Hırant Dink.
Bu galeride başka bir şey daha dikkatimi çekiyor. İsimlerin ve resimlerin altındaki kara boşluk. Yanıtsız bir soru.
Katil kim? Bilmiyoruz. Bu karanlığın sorumluluğunu biraz da biz taşıyoruz.
***
SABAH Gazetesi’ne TMSF’nin el koyduğu bu dönemde bu makule "bağımsızlık" gibi ciddi bir sorunun var olmaya devam ettiği gerçeğiyle bir kez daha yüzleşti.
Bu sorunun çözümü belli oysa. Demokrasi ve örgütlenme hakkı, sendikalar, meslek örgütleri bu bağımsızlığın tek garantisidir.
Sermaye katında hangi değişim olursa olsun, haber yayma araçları ne kadar çeşitlenirse çeşitlensin, hatta yeni deyimiyle gazeteciliğe "içerik üreticiliği" bile densin, bugün dünyanın tüm demokratik ülkelerinde gazetecilik örgütleri bu "içerik" bağımsızlığını koruma gayreti içindeler.
Biz gazeteci makulesiyiz. Hasan Cemal’in dediği gibi bir millet. Bağımsızlık bir yerden delindi mi bu milletin nasıl hırpalandığını, tepeden inmeciliğin herkesi nasıl tepelediğini iyi biliriz.
***
BİR de geleceğe sorumluluk var. Basın Enstitüsü Derneği’nin düzenlediği meslek içi eğitim programlarının altıncısına gelen baş vurulardan, kendisini mesleki açıdan geliştirmek isteyen, daha iyi televizyon yayıncılığı, daha kaliteli gazetecilik yapmaya çalışan ne kadar çok genç meslektaşımız olduğunu anladık.
En sağdan en sola değişik yayın organlarında çalışan 45 genç meslektaşımız kursları izlemeye yetkin bulundu. 45 genç gazeteci ve onlara izi veren yöneticileri, mesleğini önemseyenlerin sadece küçük bir örneği idi.
Programın ilk günü Orhan Birgit, Oktay Ekşi sürekli eğitimin bizim mesleğimizdeki önemini anlatırken, Haluk Şahin uzun zamandır duymadığımız bir gerçeği kulaklara fısıldadı. Haluk Şahin "gazeteciler de bir cemaattir. Babıali’nin dağılmasından sonra" dedi. Cemaat, millet, gazeteci makulesi. Farklı görüşlerde yayın organlarında çalışılsa da sonunda gazeteciler diye bir soy vardır soykırımlarda kayıplar verse de direnen.