Dün Brüksel’deki NATO toplantısından önce yayılan haberler, Türkiye’yi böyle bir soru ile karşı karşıya bıraktı. ABD’nin füze kalkanı projesi yeni değil. Dolayısıyla, Türkiye için de “yeni” değil. Eski Başkan Bush döneminde Kuzey Kore ve İran’ın füzelerine karşı, Amerikan savunma sisteminin güçlenmesini tasarlayan bu proje, Polonya’ya bir füze üssü ile Çek Cumhuriyeti’ne radar üssü kurulması gündeme geldiği için askıya alınmıştı. Rusya, “Bugün sınırlı olan bu sistem ileride bize yönelik casusluk faaliyetlerinde kullanılabilir ve güvenliğimizi tehdit eder” gerekçesiyle füze kalkanının Doğu Avrupa’daki ayaklarına karşı çıktı. Türkiye’de bu sisteme dahil olmaktan yana bir eğilim vardı. Hatta daha ABD kararından vazgeçmeden önce, Amerikan kalkanının Türkiye dahil Avrupa’nın bazı ülkelerini dışarıda bırakması bir sorun olarak masadaydı. Bu o kadar ciddi bir sorundu ki Türkiye kendi füze sistemini geliştirmek için adım atacağını söylemiş, NATO Genel Sekreteri iki yıl önce bir grup Türk gazeteciyle yaptığı görüşmede, “NATO bütün üyelerinin eşit biçimde savunulmasının sorumluluğunu taşıyacaktır” güvencesini verme gereği duymuştu.
OBAMA başkan olarak göreve geldiğinde, “İran’da uzun menzilli füzelerin bulunmadığı, bu nedenle kısa menzilli füzeler için önlem alınabileceği” gerekçesiyle Polonya ve Çek Cumhuriyeti’ndeki projelerden vazgeçti. Ama konuyu uluslararası gündemden hiç düşürmedi ve savunma kalkanı, bazı değişikliklerle bir NATO projesine dönüştürüldü. NATO, Nisan 2009’da Strazburg’daki 60’ıncı kuruluş yıldönümünde kabul ettiği sonuç bildirgesinin 50, 51 ve 53’üncü maddelerinde bu konuya kapısını araladı. “Balistik füzelerin çoğalması müttefik güçleri, toprakları ve halklarını artan biçimde tehdit etmektedir. Füze savunması bu tehdide karşı yanıtımızın geniş bir parçasını oluşturmaktadır” diyerek “Aktif, aşamalı balistik füze savunma komuta kontrol sistemini” genişletme kararı aldı. Bir yıldan beri süren hazırlıklar, kasım ayında Lizbon’da düzenlenecek NATO Zirvesi’nde karara bağlanacak.
WASHINGTON, adını “Avrupa için Aşamalı, Uyarlanabilir Yaklaşım” olarak belirlediği yeni proje için Türkiye’den şimdilik iki noktada destek bekliyor. Önümüzdeki ay Lizbon’da yapılacak toplantıda, bu projenin NATO tarafından üstlenilmesine onay vermesi. Konu İran’ı da ilgilendirdiği için, BM Güvenlik Konseyi’ndeki gibi bir durumla karşılaşma riskini kaldırmak, Türkiye’nin veto kullanma ihtimalini engellemek istiyor. İkinci istek ise Türkiye’nin bu projeye katkıda bulunması. Bunun nasıl olacağı henüz belli değil. Çünkü proje henüz net değil. Ama net olan bir şey var: Füze Kalkanı 279 milyon dolarlık bir bütçe gerektiriyor. Ve bu yükün müttefikler arasında paylaşılması öngörülüyor. En baştaki soruya dönersek; Türkiye, İran ile ilişkilerini zedelememek adına bu projeye karşı durabilir mi? Bu süreç pazarlıklara açık. Hele de seçim öncesi, AK Parti’nin desteğinin “çantada keklik” olacağını sanmıyorum. NATO belgelerinde İran dahil hiçbir ülkenin “hedef” olarak gösterilmemesi ise onayı kolaylaştıracak. İşin özü, Türkiye bu projenin dışında kalmayacak.