FRANSIZ solu, cumhurbaşkanlığını üçüncü kez sağa kaptırdıktan sonra, bugün yapılacak olan parlamento seçimlerinin ilk turuna Sarkozy’nin gölgesinde gidiyor.
Fransız Sosyalistleri, bu seçimlerde de halkın karşısına sürükleyici sol bir proje ile çıkamamış olmanın farkındalar.
Bugün, kısa vadeli ilk hedefleri, parlamentoyu Sarkozy’nin kalesi haline dönüştürmemek.
Sosyalist Parti’nin, 2008’deki ilk genel kongresinde partinin başına geçmek istediğini açıklayan Segolene Royal, "Bu seçimlerde parlamentoya mümkün olduğu kadar çok temsilci sokmalıyız" diyor.
İkinci turu önümüzdeki pazar günü yapılacak seçimlerden sonra Sosyalistler bu yaz, büyük bir arama toplantısı düzenleyerek yeni bir yol çizecekler.
Segolene Royal’in kampanyasının ağır toplarından Paris Belediye Başkanı Bertrand Delanoe, "Sol kimlik krizi yaşıyor" diyor "Halkı ortak bir proje etrafında birleştirici bir dinamik eksik bizde bugün."
Kamuoyu yoklamalarına bakılırsa, Sarkozy yine oyları silip süpürecek. Seçildikten sonra, Fransa’yı yeniden bir dünya gücü olarak sahneye sokacağını gösteren dış temasları, ziyaretleri ve son olarak G8’de Darfur ile ilgili Fransa’nın tek taraflı girişimi, partisi Birlik İçin Halk Hareketi (UMP) nin en güçlü seçim kampanyası oldu.
Fransız seçimlerinin çok konuşulan konularından biri de, kadın adayların durumu. Burada da, bizdeki gibi listelerden kadınlar memnun değil.
***
DEMOKRASİ anlayışının aynası olan bu konuyu, listelerde kadın adayların oranı ve seçilebilir sıralara konup konmadıklarını bizdeki durumla karşılaştırınca en temel fark "sol"da ortaya çıkıyor.
CHP, sol iddiasını taşıyan parti olarak kadın adaylara seçilebilir yerlerde yer vermeyen partiler arasındayken, Fransa’da eşitliğe en çok dikkat eden partiler Sosyalist Parti ile birlikte soldaki diğer partiler.
Zaten "eşitlik, haklar ve özgürlükler" konusundaki hassasiyeti çıkartırsanız yeni sol’u sağdan ayıracak temel ilke pek kalmıyor.
Fransa’da "eşitlik" yasası gereği partilerin göstereceği adayların yarısı kadın olmak zorunda. Bu oranı tutturmak istemeyen partiler para cezası veriyorlar.
Sosyalist Parti’nin kadın aday sayısı yüzde 46.6.
Sarkozy’nin UMP’sinde ise bu oran yüzde 27.
Azınlıkların temsili de çok düşük. Siyahi dernekleri temsil konseyi CRAN’ın sözcüsü Louis George, "Listelerde 19 siyah aday var. Bunların 10’u kadın. Böylece partiler bir taşla iki kuş vurmuş oldular. Hem kadın erkek eşitliği oranını, hem de farklılıkları temsil zorunluluğunu dikkate almış göründüler" diyor.
İşçilerin temsil oranı ise sadece 0.2. Sağın güç kazandığı bir iklimde bu sonuçlar tuhaf değil aslında.
***
BUGÜN Fransa’da seçmenin karşısına konan aday listelerinde kadınların oranı yüzde 42.
2002 seçimlerine göre sadece yüzde 3 artış anlamına geliyor.
Bu bile siyasi temsilde eşitliğin sağlanmasının, ne kadar derin bir mesele olduğunu gösteriyor. Yasalar da yetmiyor.
Eşitlik, kadın erkek eşitliği ile birlikte hayatın her alanında eşit hakların sağlanmasını öngören uzun ve inatçı bir mücadele yolu olarak karşımızda duruyor. Bu siyasi bir mücadele; solun, sol hassasiyetin sonuna kadar yürüyebileceği bir yol.
Sol iddiasının doğru olup olmadığını kanıtlayan turnusol bana göre.