Ferai Tınç: En zoru, normale dönmek

Ferai TINÇ
Haberin Devamı

ÇİLİMLİ-DÜZCE

Deprem bölgelerinde son günlerde iki önemli gelişmeye dikkat çekmek istiyorum.

Gece İstanbul'a dönerken Düzce'den Gebze'ye kadar evlerde ışık yok. Bu geniş bölgede herkes dışarıda geceliyor.

Yaşıyor olmak öyle büyük bir hediye ki, depremden kurtulanlar şimdilik mala mülke önem vermiyorlar.

Ne ev, ne eşya var gözlerinde. Başlarını sokacak bir çadır bulmuş olmak yetiyor birçoğuna.

Düzce Cedidiye mahallesinde, oturulamaz hale gelen evinin yanıbaşında çadırını kuran bir kadın, ‘‘geçmiş olsun’’ dileğime , ‘‘Çok mutluyum. Bak çadırım da çok güzel. Oğlum, kızım yanımda’’ yanıtını veriyor.

Beni elimden tutup çadırına sürüklerken bir yandan da ‘‘Şoktayım galiba’’ diye mırıldanıyor kendi kendine.

Bir başkası, kendisi naylonlarla küçük bir barınak yapabildiği için çadır yardımını reddeden Melek Hanım, ‘‘Beyin emekli aylığını kalorifer yaptırmak için yatırıyoruz’’ dediği evine döneceğini sanıyor.

Evet bugün bir çadır, bir parça naylon bulan kendisini kurtarılmış hissediyor. Ama ‘‘ev’’ ihtiyacı hergeçen gün daha güçlü bir biçimde ortaya çıkıyor.

* * *

GEÇİÇİ, çadırlı çözüm yerine, hızla prefabrike ya da pratik yerleşim yerleri yapımına geçmeyi tasarlamak daha doğru görünüyor artık.

Bu konuda dış yardımı örgütlemek mümkün. Türkiye ile işbirliği yapan yabancı şirketler kendi fabrikalarında çalışanların konut ve yerleşim sorunu için harekete geçirilebilir, ama en önemlisi uluslararası kalkınma örgütlerinin, insani yardım kuruluşlarının yerleşim bölgeleri projelerine katkılarını sağlamak. Ülkelerden gelen yardımları şeffaf ve akılcı bir biçimde kanalize edebilmek.

Yaşamı ‘‘geçici düzen’’ durumundan kalıcı düzene taşımadan normale dönüş mümkün görünmüyor.

Ev yapımına biran önce geçmek gerekiyor.

* * *

DÜNE kadar, deprem bölgelerinde duyulan ‘‘devlet nerede?’’sorusunun yanı sıra yeni bir huzursuzluk dikkat çekiyor: ‘‘Herkes aldı biz alamadık.’’

Düzce'deki Merkez Parkı'na çadır kuranlar, gelen yardımların arkadaki İnönü Parkı'nda bulunan çadırlara dağıtıldığını söylüyor. Bu tip şikayetler Bolu'nun Çilimli ilçesinde, Adapazarı civarında Karaçam köyünde, Sapanca yakınındaki Arifiye'de gezip gördüğüm her yerde karşıma çıkıyor.

Dağıtımda eşitsizlik hissi, haksızlığa uğrama ihtimali sinirleri bozuyor.

‘‘Hem dışarıdan hem içeriden yardım yağıyor, para akıyor nerede bunlar?’’ sorusu kafa kurcalıyor.

Bolu, Çilimli ilçesi Kaymakam Vekili Mehmet Duman yardımı asker ve sivillerden oluşturduğu ekiplerle ihtiyacı olanlara elden dağıtıyor. Bu da bir çözüm.

Çünkü ortalıkta dolaşan milyar, trilyon, katrilyon liralık yardım sözleri yürekleri rahatlatacağına kafaları karıştırıyor.

Toplumun psikolojik sağlığını korumak, insanların birbirine düşmesini önlemek için yardım sürecini, kimseyi şüphede bırakmayacak biçimde örgütlemek gerekiyor.

* * *

DEPREM bölgelerinde ‘‘imdat’’ çığlıkları söndü. Şimdi, ‘‘Ne yapacağımızı şaşırdık’’ feryatları yükseliyor.

Bu soruya verilen ilk yanıt, halka sansür ve vergi olarak yansıyınca, normale dönüş tabii ki daha da zorlaşıyor.



Yazarın Tüm Yazıları