BİR Ocak’tan itibaren Avrupa Birliği’nin başkanlığı Macaristan’a geçiyor. Ama bu sıradan bir rotasyon değil.
Çünkü Macaristan, daha birkaç gün önce hükümetin basın üzerindeki kontrolünü artıran bir paketi kabul etti. Eski rejimin özgürlük savaşçısı Macaristan Başbakanı Viktor Orban, bugün özgür basına kilit vurmak istiyor. İktidar öyle bir şey, insanı gerçeklere düşman ediyor. Avrupa bu gelişme karşısında endişeli, Lüksemburg Dışişleri Bakanı yeni yasayı Avrupa Birliği’nin ruhuna ve lafzına aykırı olarak niteliyor. Avrupa yeni yılda gündemini basın özgürlüğü tartışmalarıyla açıyor.
BİZ de yeni bir yıla basın özgürlüğü tartışmalarıyla giriyoruz. Dün sabah Gazetecilere Özgürlük Platformu, düzenlediği basın toplantısında dört aydan beri yapılan çalışmaları açıkladı. 24 meslek örgütü, basın tarihimizde ilk kez bir araya gelerek medyaya yönelik baskılara karşı ses yükseltme ihtiyacı duydu. Çünkü Türkiye tarihinde bu kadar fazla sayıda gazetecinin hapis cezası ile karşı karşıya kalmaları da bir ilk. Gazetecilere Özgürlük Platformu üyesi örgütlerin temsilcileri, haber aldıkları duruşmaları izleme kararı aldılar ve izliyorlar, bu duruşmaların sayısı o kadar çok ki yetişmek bile mümkün olamıyor artık. Türkiye’de her görüşten gazeteci, yazdığı yazı ya da yaptığı bir haber nedeniyle mutlaka başı derde girmiş durumda. Hapis cezaları ile açılan davaların sayısı binleri aştı. Tazminat davalarında, orantısız para cezaları kolayca veriliyor. Savcılar yasaları, denge faktörünü ve orantı unsurunu yeterince değerlendirmeden uygulamaktan yanalar. İlgili yasalar zaten ifade ve basın özgürlüğüne karşılar. Oysa demokrasilerde aslolan basın özgürlüğüdür. Kısıtlamalara istisnadır.
GAZETECİLERE Özgürlük Platformu üyeleri dün sabah Diyarbakır’da Gurbet Çakar’ın davasını izlediler. Gurbet Çakar, Türkçe ve Kürtçe yayınlanan tek kadın dergisi Renge Heviya Jine’nin sorumlu müdürü. Dokuz aydan beri hapisteydi dünkü duruşmada serbest bırakıldı. Bu karara çok sevindim. Ama aynı duruşmanın ardından Diyarbakır’da bu kez Azadiya Welat Gazetesi’nin Yazıişleri Müdürü Emine Demir, 2008-2009 yılları arasında yayınlanan 84 haberde, “örgüte üye olmamakla beraber örgüt adına suç işlediği” iddiasıyla tam 138 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Öcalan’ın resmini yayınlamak da suç kapsamında Türkiye’de. Mustafa Balbay’dan Şamil Tayyar’a, Emine Demir’den Mehmet Baransu’ya kadar farklı görüşlerden gazetecilerin, görüşlerini savunmasanız da ifade özgürlüklerini savunmak demokrasi kültürünün gereği. Biz gazetecilerin de sorumluluğudur. Gazetecilerin düşüncelerini ifade ettikleri ya da Türkiye’nin gerçeklerini haberleştirdikleri için mesleklerini yapamaz hale getirilmelerini mümkün kılan her yaptırım, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nden geri dönüyor. Çünkü gazeteciyi meslekten men etme girişimi, özünde halkın haber alma özgürlüğünü kısıtlamak, halkın habere ve farklı görüşlere ulaşma hakkını elinden almak anlamına geliyor. Biz yeni bir yıla yine gazetecileri hapiste, büyük bir kısmı hapis ve para cezaları ile karşı karşıya, muhalif seslerin bastırılmaya çalışıldığı, medyanın propaganda aracı olarak görüldüğü bir ortamda giriyoruz. Tahammülsüzlük ve dayatmacılığın normal sayıldığı bir iklim bu. Yeni yıl dileklerimden biri de, basın ile ilgili yasaların demokrasi kriterlerine uygun biçimde yeniden ve en kısa zamanda düzenlenmeleri olacak. Düşünceler sanık, ifadeler tutuklu olmasın artık.