Paylaş
Aslında dönüm noktası üç yıl önceydi. Avrupa Birliği'nin Kıbrıs ile tam üyelik görüşmelerine başlama kararı aldığı tarih.
Bugün, Kıbrıslı Rumları Ada'nın tek temsilcisi olarak karşılarına oturtup tam üyelik görüşmelerine başlayacak olan Avrupa Birliği'nin tarihinde kara bir sayfa olacak.
Avrupa'nın sorunları çözmek şöyle dursun, daha da karmaşıklaştırdığının en çarpıcı örneği olacak bugün başlayan süreç.
Siyaset oluşturmada ne kadar kof olduğunun da kanıtı!
***
AVRUPA bir yandan Türkiye'yi dışlarken, Kıbrıs Türkü'nü de azınlık konumuna indirerek bunca yıldır Kıbrıs ve Ege'de korunan barışı nasıl torpillediğinin farkında mı acaba?
Belki farkında değil. Ama Kıbrıs Rum Dışişleri Bakanı Kassulides cumartesi günü Brüksel'e gitmeden önce yaptığı açıklamada durumu net biçimde özetliyor:
‘‘AB görüşmelerinin başlaması Rum kesimi için tarihidir. Görüşmelerin başlaması işin yarı yarıya bitmesidir.’’
Görüşmelerin başlaması işin yarı yarıya bitmesi demekmiş.
Hangi iş?
Rum Bakan'ın dilinin altındakini anlamak için cin olmaya gerek yok.
1974 ile başlayan ve Kıbrıs Türkü'nün bağımsız varlığını garantileyen dönemin kapanma işinden söz ediyor. Ada'nın tümü üzerindeki hak iddialarının Avrupa Birliği tarafından tescili ‘‘işi’’nden.
***
YAZDIKLARIMI okuyunca inanasım gelmiyor. Kıbrıs'ta iki tarafın eşitliği temeline dayalı çözüm umudunu yaşatan Birleşmiş Milletler sürecine destek veren biri olarak bugün bunları neden yazıyorum?
Avrupa kararının, Türk ve Rum halklarının çıkarına kazanımlar elde edilmiş olan BM sürecini torpillemesi yüzünden.
Bu karar her iki tarafı da marjinalleştirdi.
Düne kadar Türklerle iki eşit toplum çerçevesinde ilişkiye giren Kıbrıslı Rumlar Avrupa'nın kararından sonra Türkleri ‘‘azınlık’’ olarak gördüklerini açıkça söylemeye başladılar. Bunun karşısında Türk tarafı da tavrını keskinleştirdi.
Her türlü çözüm girişimine bağımsız bir devlet olarak tanınma koşulunu koydu.
Yarın Ankara'da KKTC ile Türkiye arasında yapılacak olan Ortaklık Konseyi toplantısı, daha önce alınan kararların derinleştirilmesi dışında esasta çok fazla bir şey değiştirmiyor.
Rumların, Türkler üzerine uluslararası baskıyı çekmek için bunun bir entegrasyon girişimi olmasını içten içe istemelerine rağmen, yarınki toplantı Avrupa Birliği ile Türkiye arasında var olan Ortaklık platformundan ileri gitmiyor.
Bugün KKTC ve Türkiye çok hassas bir dengede duruyor.
Avrupa'nın taraf tutmasına, Kıbrıs ve Yunanistan'ın pervasızlığına öfkelenip haklıyken haksız, suçsuzken suçlu konumuna düşmemek gerekiyor.
***
AVRUPA Birliği, Ada'nın bölünmesine yol açacak süreç için bugün düğmeye basıyor.
Kısa tarihinde Yugoslavya'dan sonra ikinci kez bir ‘‘bölücülüğe’’ daha imzasını atıyor.
Ondan önce davranıp, bu sorumluluğu paylaşmaya ne gerek var?
Bugün başlayıp yarın sona erecek olan ilk turun bitiminde görüşmelerin devamı kararlaştırılırsa Kıbrıslı Türklerin ve Türkiye'nin yapacağı bir şey zaten kalmıyor.
Aksi olur da görüşmelere ara verilirse o zaman yine de itidali elden bırakmamak gerekiyor.
Kıbrıs'ta bağımsız Türk varlığını dünyaya kabul ettirmenin yolu bugüne kadar olduğu gibi bugünden sonra da sabırlı ve tabii ki kararlı mücadeleden geçiyor.
Paylaş