Paylaş
YARIN Avrupa günü. Fransa Dışişleri Bakanı Robert Schuman, 9 Mayıs'ta uluslararası basın önünde Fransa ve Almanya'nın yanı sıra tüm Avrupa ülkelerini bir federasyon çerçevesinde birleşmeye çağırırken, Polonya'yı, Bulgaristan'ı düşünüyor muydu bilmiyorum. Ama Türkiye'yi aklına getirdiğini sanmıyorum.
Oysa bugün, Schuman'ın Avrupa Birliği fikrini ortaya attığı 9 Mayıs artık sadece AB üyelerinin değil, Türkiye de dahil tüm aday ülkelerin kutladığı ortak bir gün.
Brüksel'den yapılan açıklamada, ‘Avrupa günü ortak Avrupa kimliğimiz üzerine düşünceleri paylaşmak için bir fırsattır’ deniyor.
Avrupa Birliği'ne adaylığı, daha hálá geri dönüşü olmayan bir süreç olarak kabul edemediğimiz için Avrupa kimliği üzerine düşünmek ya da Avrupa gününü birlikte kutlama hevesini duymuyoruz.
Tam üyelik yolunu hızlandırmak için bir türlü örgütlenememenin nedeni de bu zaten. ‘Avrupalı Türk’ perspektifi oluşturma zorunluluğu duymamak.
Oysa bu perspektifin ipuçları elimizin altında. Bunlardan biri de Pierre Loti.
* * *
KÜLTÜR Bakanlığı, Türkiye'nin Avrupalı kimliğini geliştirmesine çok anlamlı katkıda bulacak bir adım attı. Pierre Loti'yi, tozlu raflardan kurtardı ve yepyeni, Türkiye'de az bilinen bir yanıyla güncelliğe taşıdı.
Aziyade, İzlanda Balıkçısı, Madam Krizantem romanlarından tanıdığımız oryantalist Loti, ‘Türk yanlısı-Türkçü’ kimliğiyle ilk kez karşımıza çıktı.
Kültür Bakanlığı bu vesileyle ‘Loti, Türkiye ve Avrupa’ başlıklı bir de kolokyum düzenledi.
Türkiye ve Fransa'dan önde gelen Loti uzmanlarının katıldığı toplantı, Agah Oktay Güner'in Fransızların ve Türklerin tüylerini diken diken eden konuşması dışında çok ilginçti.
Agah Oktay Güner, Türkiye Avrupa ilişkihlerini değerlendirirken uzun uzun Haçlı seferlerinden söz etmesi, Hıristiyanların Müslümanları savaş meydanlarında kızartıp yediklerini anlatması, ‘skandal’ olarak nitelendi. Hatta bazı Fransız katılımcılar tebliğlerini değiştirmek zorunda kaldıklarını söylediler.
Ama diğer konuşmalar ufuk açıcıydı.
* * *
LOTİ'nin 1914 yılında Fransa'da Türk kadınlarıyla ilgili bir konuşma yaptığını hiç bilmiyordum. O konuşmada Türk kadınlarının aslında Fransız kadınlarına benzediğini ancak baskı altında olduklarını söylüyor ve kendisini dinleyen kadınlara ‘Türkler, Doğu’nun Fransızlarıdır. Onların yardımına koşun' diyordu.
Aslında, Türklerin Avrupalılıkları konusundaki görüşlerine, Loti'nin diğer yazılarında da rastladım. Örneğin ‘Les Allies qu’il nous faudrait' (Bize gerekecek olan müttefik) kitabı mutlaka Türkçe'ye çevrilmeli.
Bu kitapta yer alan 15 Haziran 1919 tarihli makalenin adı ‘Gávur İzmir’. Batı'nın Osmanlı hakkındaki bilgisizliğini vurgulayan bu makalede Loti, Osmanlı topraklarında kayda değer tek ulusun Türkler olduğunu söylüyor ve şunları yazıyor: ‘Şu sıralarda protesto için seslerini yükselten Yunanlılar, kıyılarda dağınık biçimde bulunan bir azınlıktan başka bir şey değildir. Onlar da Ermeniler gibi Türkleri, Avrupa’ya gelişlerinden beri mahvedene kadar sömürmekten geri durmayan doymaz bilmeyen spekülatörlerdir.'
İşte, Türklerin Avrupa serüveninin ne kadar gerilere dayandığına dair bir ipucu. Hem de bir Avrupalı'nın bakış açısından.
Başka ilginç makaleler de var bu kitapta.
Örneğin, ‘Küçük Asya’daki tek nefes borusu olan limanı da elinden almak istiyoruz. Talihsiz Türkiye, her şeye rağmen bizi hálá seven laik müttefik...' diyor 1919 tarihli yazısında. Avrupalı kimliğin ana çizgilerine Avrupalının dikkatini çekiyor.
Loti'nin Ermeni iddialarına karşı Türkleri savunan makaleleri de incelenmeli. Ve çevrilip yayınlanmalı.
* * *
LOTİ, bir subay olarak İstanbul'a gelmesine rağmen Türklere karşı savaşı haksız buluyor. Ve en önemlisi Avrupa'ya ‘Türkleri dışlamayın’ mesajı veriyor.
Yetki tartışmaları yüzünden bir türlü kolları sıvayıp Avrupa sürecini doğru dürüst başlatamayanlara karşı Kültür Bakanlığı'nın attığı adımı alkışlamak gerekiyor.
Loti Türkler için ‘Doğu’nun Fransızları' diyor. Avrupalı Türk kimliğinin ipuçları işte buralarda duruyor.
Avrupa sürecini harekete geçirebilmek için önce bu bilinci uyandırmak gerekiyor.
Paylaş