KÜRT siyasi hareketlerinin oluşturduğu güç birliği, bağımsız adayların desteklenmesi için Türkiye çapında çalışıyor.
BDP Eşbaşkanı Filiz Koçali, telefonda “Önce Diyarbakır’ı Ankara’ya taşıdık, şimdi İstanbul’dayız” dedi. Düzenledikleri toplantıya daha önceden verilmiş sözlerim olduğu için katılamadım ama onları yakından izliyorum. Aralarında çok sayıda siyasetçiyi yıllardan beri tanıyor ve bu sorunun barışçı çözümü için çalıştıklarını biliyorum. Seçim öncesi taleplerini netleştirdiler. Cezaevlerindeki açlık grevleri ile de desteklenen kampanyalarla da isteklerini duyurmaya çalışıyorlar. Kürt kimliğinin anayasal olarak tanınması, ana dilde eğitim, özerklik. Bu istekler bir süreden beri tartışmaya açıldı. Onları biliyoruz. Bilmediğim şey, PKK, Abdullah Öcalan ile yapıldığı Başbakan tarafından da doğrulanan görüşmelerin ne durumda olduğu. Bu dönemler, sorunun çözüme doğru ilerlediği her süreçte zordur. İngiltere ile İRA, İspanya ile ETA’da olduğu gibi. Hele de seçim rekabeti ortamı iyice gerer. Ama ne bu gerginlik kamuoyunda olumlu bir etki yapar, krizi tırmandırmak sürece fayda sağlar. * * * KÜRT sorunu ile ilgili olarak Türkiye çok yol kat etti. ‘Kürtler vardır’ demek bile ağır suç sayılırken bugün her siyasi parti bu sorunu tartışma ve çözüm için politika üretme noktasına geldi. CHP’nin son arayışları, olumlu bir gelişmedir. CHP’nin mahalli yönetimlerin özerkliğinden söz etmesi, ana dilde öğretime kadar gelebilmesi olumludur. Başbakan Erdoğan’ın, Kürt açılımından söz ederken ‘Kürt sorunu yoktur’ noktasına gelmesini çok hatalı buluyorum ama bunu bir seçim taktiği olarak görüyorum. Seçimlerden sonra AKP’nin geri adım atacağını kuvvetle tahmin etsem de, tek başına anayasa hevesi gibi tek taraflı çözüm formülünün devreye sokulma ihtimali kuvvetli. Önümüzdeki dönemde, sağlıklı bir çözüm sürecinin şiddetin, bombaların gölgesinde olgunlaşabileceğine inanmıyorum. Bir yanda PKK bombaları, diğer yanda güneydoğudaki operasyonlar, tutuklamalar, en temel insan hakları ihlalleri ile karşılıklı restleşmeler ve tehditlerle hiçbir şey halledilmez. Dün de çözülmedi, bugün de çözülmez. Barışa giden yolu savaşların döşediği yalanını Irak’tan Afganistan’a, hatta Balkanlar’a kadar yakın tarih örneklerinde gördük, görüyoruz. Gerçekten barış isteyen taraf, karşıdaki öyle yapmıyor diye barışı savunmaktan vazgeçemez. Çözüm diyorsak, barış diyorsak, diyalog diyorsak, tek taraflı da olsa bu çizgiyi kararlı biçimde uygulama, zorlama ve savunmak durumundayız. Değişimi sağlayacak irade bu iradedir. * * * ÇÖZÜM bir tarafın istemesi, diğer tarafın da bu istekleri karşılaması kadar basit bir denklem değil. Bu süreç, özerklik, ana dil eğitimi, biraz da anayasal kimlik verin bir arada yaşayalım anlayışıyla yani “Sıkışalım beyler, gelenlere yer açalım” türünden otobüs mantığıyla ilerleyebilir mi? Tabii ki hayır. Kürt meselesinin çözülmesi, Türkiye’nin yeni bir dönüşümü gerçekleştirmesiyle mümkün. Bir alışveriş değil, yeniden yapılanma sürecine hazırlanmalıyız. Önce otobüstekileri indireceğiz. Sonra yeni bir yerleştirme ile yola devam edeceğiz. Bu yerleştirmeyi de yolcuların hepsinin ihtiyaçları ile otobüsün maddi koşulları belirleyecek. Kimse kimseyi ezmeyecek, kimse dışarıda kalmayacak. Çözümü dönüşümle birlikte düşünürsek, ortak çıkarlar temelinde daha rahat buluşulur.