ÇOCUK tetikçi formülünün hálá geçerli olduğu bir ülkede yurtseverlikten, milliyetçilikten, ulusal çıkardan, gururdan söz edilebilir mi?
Çocuklarını, gençlerini çarçur ediyor ama bayrağına söz ettirmiyor!
Çocuklara değer vermek, sadece zenginlerin ayrıcalığı haline geldiğinde işler çok kötüye gidiyor demektir.
Cumartesi günü Türkiye ve İngiltere’de çocukların medyada temsiline yönelik bir toplantıyı izledim.
Türkiye Gazeteciler Cemiyeti ile British Council’in ortaklaşa düzenledikleri toplantıda, Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi’nden Doçent Doktor Mine Gencel Bek, Türkiye’de medya kuruluşlarının kullandığı basın ilkelerini ve medyaya yönelik yasal düzenlemeleri çocuk konusu açısından inceleyen araştırmasını açıkladı.
Araştırmanın sonucu, çocukların gazetelerde suç ve şiddet mağduru olarak gündeme geldiğini gösteriyor.
Kullanılan ifadeler, resimler çocukları sakınan bir yaklaşımı da yansıtmıyor. Diğer haberlerde çocuklar kale alınmıyor.
Türk medyasında zaten yayın ilkeleri belirleyen kuruluş çok az. Doğan, Doğuş ve TRT’nin yayın ilkelerinde çocuklara az da olsa değiniliyor.
Toplantıda BBC’nin editoryal politika danışmanı Paul Smith’i de dinledik.
BBC’nin, güçlü bir mekanizma ile denetlenen çocuk koruma politikaları olduğunu öğrendik.
Bu ilkelerin başında "BBC, çocukların ve genç insanların refahının korunması konusunda sorumluluk üstlenmekte ve bu bağlamda pozisyonunu güçlü bir nüfuz aracı olarak kabul etmektedir" deniyor. Ve bu yaklaşıma uygun ayrıntılı bir yayın ve çalışma politikası uygulanıyor.
* * *
BBC bir kamu kuruluşu, oluşturduğu çocuk politikasını hayata geçirmek için, yani çocukları dikkate alan yayıncılık için büyük bütçeler ayırabiliyor.
Ticari kuruluşlar bunu yapamıyorlar. Ama çocukların korunması konusunda birilerinin sorumluluk üstlenmesi, genel iklimi etkiliyor.
Saddam’ın idam görüntülerini gece haberlerine kadar göstermiyor BBC. Geç saatteki bir kuşakta bir kez dönüyor.
Paul Smith, "Bu kuşağın havaalanları ve tren istasyonlarında, kamuya açık televizyonlardan yayınlandığını dikkate almamıştık. Bir şikayet geldi. Çocukları ile tren bekleyen bir yolcu şikayet etti. Önümüzdeki günlerde onu değerlendireceğiz. Gece haberlerinde de çocukları koruma ilkelerini uygulamayı tartışacağız" diyor.
* * *
TELEVİZYONLAR, gazeteler ne kadar dikkat ederlerse etsinler, dijital ortamın rekabeti göğüslenebilir mi?
Evet ama önemli olan çocuklara karşı ortak sorumluluk bilinci yaratabilmek toplumda. Bu bilinci aygınlaştırmak için verilecek çabalar yıkıcı etkileri azaltabilir.
Herkes üzerine düşeni yapmalı. Ben gazeteci olarak kendi sorumluluğumu tartışıyorum.
Etik dendiğinde burun kıvıran anlayışın; gazeteciliğin en üst düzey mesleki standartları tutturmak zorunda olduğu söylenince "değerleri piyasanın belirlediği" yanıtını yapıştıran tutumun hakim olduğu bir ortamda, hiçbir sorumluluktan söz edilemez artık.
Çünkü sorumsuzluklar kimseye batmaz.
Hrant Dink’in cansız bedenini defalarca gösteren kanallar, bunun gazetecilik olduğuna inanırlar.
Onun orada, kaldırımda iki saat kalması büyük skandal sayılmaz. Sorumlu aranmaz, hesap sorulmaz.
Çocuğunu koruyamayan toplumda insana, hayata, vatana, millete saygı da olmaz, sevgi de.