Paylaş
Bu iş artık bitti demek, bundan sonra sürecin direksiyonunu tamamen Türkiye’nin Avrupa Birliği üyeliğine karşı olanlara bırakmak anlamına gelir.
Evet Avrupa Birliği diye bir şey kalmadığını düşünebilirsiniz, haklı olduğunuzu gösteren kanıtlar çok. Ben de katılıyorum.
Ama bu süreç başı sonu belli durağan bir şey değil. Adı üstünde bir süreç.
Karşılıklı bağımlılığı, kontrolü, birlikte gelişmeyi teşvik eden bir süreç.
İnişli çıkışlı bir yol.
Avrupa’nın, yaşadığımız küreselleşmiş dünyaya yön veren dinamiklerden biri olduğu inkâr edilebilir mi?
Pekiyi, Türkiye’nin bu dinamiğin unsurlarından biri olmaya ihtiyacı yok mu?
Bugün Türkiye eğer çok yönlü bir dış politikayı geliştirebiliyorsa, bunda ittifaklarının etkisi büyük.
Yani eğer bugün “Türkiye Ortadoğu ülkeleri ile yakın ilişkiler kurduğu ölçüde Avrupa Birliği için vazgeçilmez olur” diyorsanız, Türkiye’yi Ortadoğu ülkelerinin gözünde vazgeçilmez kılan unsurun da sadece din olmadığını bilmelisiniz.
İslam dünyasında kime sorarsanız sorun, Avrupa Birliği’ne tam üyelik sürecinin Türkiye’nin cazibesini artırdığını söyleyecektir size.
***
AVRUPA Birliği sürecinde CHP’nin ne katkısı olabilir?
Açıkça söylemek gerekirse eğer CHP Avrupa konusundaki “sorumsuz” tavrından vazgeçer ve Avrupa vizyonunu muhalefetin merkezine oturtabilirse bunun hem kendisine, hem AKP’ye, hem Türkiye’ye, hem de Avrupa Birliği’ne katkısı olur.
AB Komisyonu’nun genişlemeden sorumlu komiseri Stefan Füle ile görüşmesinde CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’nun ona iki rapor ilettiğini öğrendik.
Biri HSYK’nın seçimi ile ilgili CHP’nin iddialarını diğeri de medyaya yönelik baskıları anlatan bu iki rapor bu toplumda CHP’nin temsil ettiği muhalif kesimin Brüksel’e mesajı anlamına geliyor.
Çünkü Avrupa Birliği ile ilişkiler, öyle sadece resmi kanallarda belirlenen bir
süreç değil.
Orada bütün siyasi aktörlerin, sivil toplumun, birebir ilişkilerin, kurumlar arası dayanışmanın çok etkisi var.
Bu ilişki her iki tarafın da ilgisini diri tutan interaktif bir süreci tetikleyebiliyor.
AKP bunu kavradığı için “ilişki”lere önem verdi ve siyaseten atılması zor adımları atmamasının nedeni olarak her zaman muhalefeti işaret etti. İkna edici de oldu.
Hatta son anayasa değişiklik paketini Avrupa’ya “uyum yasalarının öngördüğü reformlar için anayasa değişikliği olarak” lanse etmeyi bile başardı.
Ve destek aldı.
***
CHP, Avrupa Birliği sürecine daha aktif katılmasının “dönüştürücü” etkisi olacak.
Öncelikle partiyi dönüştürecek. Ana muhalefet partisi olarak Avrupa Birliği sürecinde daha aktif biçimde yer alması partiyi yenileştirecek. İktidar ne yaparsa tersini yapmaya kurgulanan durağan bir örgütten, Türkiye’nin karmaşık yapısına ve sorunlarına dünya kriterleri temelinde cevap hazırlamak zorunda olan bir siyasi partiye dönüşme şansını yakalayabilecek.
Bugüne kadar Avrupa Birliği vizyonuna sahip çıkan tek parti olma rahatlığı içinde, Avrupa’nın Türkiye’ye karşı isteksizliğinden de yararlanarak ciddi politika üretmek zorunda olmayan hükümet, anlamlı bir rekabet karşısında kendisine çeki düzen verebilir.
Brüksel ise, süreçten doğan sorumlulukları kadar haklarına da, iktidar ve muhalefeti ile daha güçlü biçimde sarılan Türkiye karşısında daha net olmaya zorlanacak.
Paylaş