Paylaş
Hollandalı parlamenter Ria Oomen-Rujiten’in hazırladığı bu rapor son yıllardaki raporlardan farklı.
Tabii bu bir taslak. Değişiklikler şubat ayında kesinleşecek ve rapor mart ayında genel kurula gelerek oylamaya açılacak.
Bu taslağın tonu öncekilerden daha farklı. Kuvvetler arası ayrıma ve karşılıklı denetime çok önem veriyor.
Hükümet ile muhalefet arasındaki sürtüşmeden “kaygı” duyulduğu, Hükümeti, “devlet kurumlarında çoğulculuğu güçlendirmeye”, muhalefeti demokratikleşme sürecine katmaya çağırıyor.
Türkiye’nin Kopenhag kriterlerine uyumu konusunda da uyarılar var.
“Basın özgürlüğünün gerilemesinden ve Türk medyasında oto sansürün artışından kaygılıyız” deniyor.
“Bağımsız basın”ın demokratik toplum için kritik önemde olduğu vurgulanan raporda, adalet mekanizması basın özgürlüğünü güçlendirmeye çağrılırken, kuvvetler ayrılığı sisteminin sağlam biçimde çalışabilmesi için özgür tartışma ortamının güvence altına alınması isteniyor.
Bunun için Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihatları temelinde basın yasalarının gözden geçirilmesi talebi de var.
TÜRKİYE’de ifade ve basın özgürlüğünün ciddi tehdit altında olduğunu görmek için Avrupalı Parlamenterlerin gözlemlerine ve raporlarına ihtiyaç yok.
23 basın meslek örgütünün oluşturduğu Gazetecilere Özgürlük Platformu, her günü en azından gazeteciler hakkında açılmış iki davayı izlemek zorunda kalıyor.
Yazdıkları, çizdikleri ya da söyledikleri yüzünden gazeteciler hapis cezalarıyla karşı karşıya, yayın organları kapatılma tehdidi altında.
Çünkü Türkiye, her eleştiriyi, protestoyu “milletin takdirine” karşı baş kaldırı olarak gören bir hükümet anlayışıla yönetiliyor. “Senin görevin oyunu kullanmak, gerisine ben bakarım” anlayışı.
Başbakan Erdoğan, dün öğrenci olaylarıyla ilgili olarak, “Tüm gücünü muhalefet ve medyadan alan... Ne amaçla yapıldığı önemli değil, yeter ki hükümet hırpalansın, ana muhalefetten tam destek alıyor, şiddetin dozunu artırıyor, milletin takdiri dışında her yola baş vurmayı mübah gören bir anlayışla yola devam etmek istiyorlar” diyor.
RAPOR taslağında, Kopenhag kriterlerine uyum için, hükümetten, yargıyla ilgili anayasa değişikliklerini “yürütme ve yargı arasındaki güçler ayrılığına ve bu konudaki Avrupa standartlarına tam saygılı biçimde” uygulaması isteniyor.
Demokratik seçim süreci sonucunda toplumun bütün kesimlerinde saygı ile karşılanacak bir omdusman seçimi, 2011 seçimlerinden önce yüzde on barajının düşürülmesi çağrısı yapılıyor. Yolsuzluklarla ilgili dokunulmazlıkların korunduğu ama Meclis’te ifade özgürlüğü konusunda aynı titizliğin gösterilmediğine de yer veriliyor.
Bugün insan hakları günü.
Taslağın insan hakları ve demokratikleşme ile ilgili kısmına ağırlık verdim. Gerçekleri görmek için ille de Avrupa’nın ne dediğine bakmak gerekir mi? Hayır ama sadece kendine demokrat bir iktidar anlayışıyla, referanslara ihtiyaç duymadan başa çıkmanın gittikçe güçleştiği bir süreçteyiz.
Paylaş