DÜN sabah Ertuğrul Özkök'ün yazısı beni, güncel olan tüm konulardan uzaklaştırıp geçmişe götürdü. Ne savaş, ne tezkere, ne Kürt, ne petrol, ne Bush, ne Blair, ne Azor.Hangi haber, hangi başlık gerçeği, zamanı ve hayatı tam olarak kucaklayabilir ki?Gerçeği kovalama, doğruyu yansıtma mesleği gazetecilik, bilginin ne kadarına ulaşabilir? Ve daha önemlisi ne zaman ulaşabilir?Aynı gerçekle ilgili iki ayrı anı ve işte size bir hikaye.* * *ÖZKÖK, ‘‘Gazeteciliği bırakmayı düşündüğüm an’’ başlıklı dünkü yazısında, Özal'ın 1987 yılında Washington'a yaptığı ziyareti ve o ziyaretin en önemli haberini hep birlikte nasıl atlamak üzere olduğumuzu anlatıyor.Özal'ın Washington'daki resmi temasları bitmiş, sağlık kontrolünden geçmek üzere Houstan'a gidiyordu. Özkök de Türkiye'ye dönmek üzere New York'a.Özal'ın kalp ameliyatı olacağı haberi bize ulaştığında, Washington muhabirimiz Tuna Köprülü yerinde yoktu, Ankara'dan beri Özal'ı izleyen ve onunla çok iyi ilişkileri olduğunu bildiğimiz Özkök'ün bu haberi atlamış olması mümkün değildi. Acaba bir kaza, bir suikast girişimi gibi çok ani bir şey mi olmuştu? Sabah gazeteye gelir gelmez ilk iş telefona sarıldım. Özkök'ü uyandırdım.Bu haberi nasıl atlamıştık?* * * İLGİNÇ tesadüf, bugünlerde okuduğum bir kitap bu olayın bir başka yüzüne ayna tutuyor. Hiç bilmiyordum, işin bu tarafını.Hürriyet'in o yıllardaki Washington muhabiri Tuna Köprülü'nün, Remzi Kitabevi'nden yayınlanan ‘‘Beyaz Saray Anıları’’ Özal'ın Houston'a kalbini muayene ettirmek için gideceğinin çok önceden bilindiğini ortaya koyuyor. Tuna Hanım'ın anılarından, 1986 yılının sonunda Semra Özal ile birlikte bir Meksika gezisi sırasında Özal'ın Houston'a kontrole gitme kararı aldığını öğreniyoruz. O gezide rahatsızlanan Tuna Köprülü'ye Semra Özal, ‘‘Doğru dürüst kontrole gir. İcap ederse ameliyat ol. Biz de yakında kontrol için Houston'a gideceğiz, bizimle beraber Houston'a gelirsin’’ diyor. Türkiye, Başbakanı'nın kalbinden sıkıntısı olduğunu o sırada bilmiyordu.Bir yıl sonra, Özal'ın Houstan'a gideceğini öğrenince Köprülü de Methodist Hastanesi'nde aynı güne ameliyat tarihi alıyor. Çetin Emeç'e bir faks göndererek durumu bildiriyor ve ‘‘şayet Başbakanı izlememi istiyorsanız programımı değiştiririm’’ diyor. Tuna Köprülü'ye göre Emeç'ten, Özal'ı başka bir muhabirimizin izleyeceği yanıtı geliyor. Ama son anda Emeç, ameliyatını ertelemesini ve Özal'ı izlemesini istiyor Köprülü'den. ‘‘Artık geç’’ yanıtını alıyor.Bir muhabirimizin, o kritik saatlerde Özal ile aynı hastanede olduğunu Dış Haberler Servisi de bilmiyordu, haberi atladığı için gazeteciliği bırakmayı düşündüğü o gün Özkök de.* * * TUNA Hanım'ın, Amerikan Yönetimi ile çok iyi ilişkileri vardı. Hiçbir kapı onu engelleyemezdi. Kapıdan olmazsa anahtar deliğinden sızardı. Kongre'nin Türkiye ile ilgili kararları konusunda o kadar ayrıntılı haberler geçerdi ki, ne olduğunu anlayabilmek için sonunda tüm servis Amerikan karar alma mekanizması uzmanı kesilmiştik. Tasarılar nasıl oluşur, ne zaman ‘‘karar’’ haline gelir, alt komite, üst komite ve Kongre oylamalarının anlamı nedir; lobilerin politika oluşum sürecine etkileri filan çok şey öğrendik Tuna Hanım sayesinde.Anılarından 4 Ekim 2000 tarihinde ABD Kongresi tutanağına geçen Ermeni soykırım iddialarıyla ilgili bir tasarının bulunduğunu da öğreniyoruz. Tasarı Clinton Yönetimi'nin müdahalesiyle engelleniyor. Ama geri de çekilmiyor. 1916'da, Senato'nun onayıyla zarar görenlere 116 milyon dolar hibe edildiğini belirten 12 sayfalık ‘‘H.Res 596’’ numaralı kanun tasarısının ‘‘84 yıllık geçmişi özetleyerek referans’’ niteliği taşıdığına dikkat çekiyor Köprülü.‘‘Her ne kadar 11 Eylül 2001 tarihinde New York'taki ikiz kulelere karşı girişilen saldırıyla Ermeni lobisinin sesi kesildiyse de bu yalnızca, Bush Yönetimi'nin Irak'a girişeceği müdahalede Türkiye'nin askeri üslerine ihtiyaç duyduğu için ortaya çıkan bir gereksinimdir’’ diyor.Tuna Köprülü'nün anıları, Hürriyet Gazetesi'nin tarihine olduğu kadar, Türk-Amerikan ilişkilerine de tanıklık ediyor.