AYNI denize atılan taşın etkisi gibi. Başbakan ekranlardan basına çattığı zaman, bunun dalgaları Türkiye’nin en ücra köşelerine kadar ulaşıyor.
Merkezden gelen mesajlar devletin en uç noktalarına kadar yorumlana yorumlana, büyüye büyüye yayılıyor.
Yıkıcı etkinin ilk kurbanları yerel basın.
Dün sabah Adıyaman Gerger İlçesi’nin Gerger Fırat Gazetesi sahibi Hacı Boğatekin ile konuştum.
Hakkında 109 dava açılmış. İki duruşma arasında kaçmasın diye hapse bile atılmış. Yöneticilerle ilgili eleştiri içeren her haberi bir dava nedeni oluyor.
Hakkında dava açan savcı ile ilgili şikayetler sonunda Adalet Bakanlığı’nı harekete geçirdi ve savcı başka bir yere atandı.
Fethullah Gülen ve cemaatin bölgedeki faaliyetleriyle ilgili iddiaları taşıyan haberleri nedeniyle başı dertten kurtulmayan Boğatekin, devletin görevlileri tarafından "Kürt olmakla, Ermeni olmakla "suçlanıyor savcı tarafından. Resmen değil tabii, yazdığı bir mektupta.
Boğatekin hakkında 301’den de iki kez açılmak istenen dava Adalet Bakanlığı’nın reddine takılmış.
Adıyaman’ın ücra bir ilçesinde gazetecilik yapmaya çalışan bir gazeteciye yönelik baskılar ailesinin durumunu, güvenliğini de sıkıntıya sokuyor.
Bu sadece bir örnek.
Hikayesi çok uzun.
Ama basın özgürlüğü merkezde ciddiye alınmadığı zaman ücralarda neler olabileceğini göstermesi açısından dikkat çekici.
***
AKŞAM Gazetesi de, Başbakan Tayip Erdoğan’ın hedefine girdi. Doğalgazın pahalı olması nedeniyle kömür yakıldığı bunun da hava kirliliği yarattığı haberine kızan Başbakan gazeteyi yalancılıkla suçladı ve haberini kanıtlayamazsa gazetenin kapatılmasını istedi.
Akşam haberini dünkü gazetede kanıtladı da kapanmaktan kurtuldu!
Ülkeyi yönetenlerin basını siyasi bir rakip gibi karşılarına almaları ve her fırsatta çatarak, kapatma, boykot gibi "yok etmeyi" ifade eden sözcükleri kullanmaları sandıklarından çok daha ciddi sonuçlara neden oluyor.
Başbakan basına çatıyorsa, biz de vururuz zihniyeti güçleniyor kamunun yerel yöneticilerinde.
Yerel basın Türkiye’de çok zayıf. Birçok nedeni var ama en önemlilerinden biri de adı konmayan muhalefet yasağı. .
Gör ama söyleme. Hatta görme. Böyle demokrasi yerleşir mi?
***
BAŞBAKANErdoğan dün yerel seçimler için start verdiği toplantıda, "Yerel demokrasimiz, yerel siyasetimizle kalite kazanıyor" diyor.
Başbakanın yerel demokrasiden söz etmesi, öneminin altını çizmesi çok sevindirici. Buna yerel siyasetin kalite kattığını söylemesi de iyi. Demek farkında.
Ama yerel siyaset sadece yol su değil.
Sadece belediyelerin değil, devletin bütün kurumlarıyla yerelde halka verdiği hizmet ve yaklaşımının kalitesi de önemli.
Bu kalite, liderlerin demokrasinin değerleri karşısındaki tavırlarına da bağlı.
Basın özgürlüğü, düşünce ve ifade özgürlüğü de demokrasinin temel değerlerinden.
Bu noktada anlaşıyor muyuz, anlaşamıyor muyuz? Yerel seçimler öncesi, gerginliğin daha da artacağı günlerde önce buna karar verelim.