BAŞBAKAN Tayyip Erdoğan, önceki akşam Sepetçiler Kasrı’nda, Uluslararası Basın Enstitüsü’nün Yönetim Kurulu üyelerine seslenirken, daha önce bize dağıtılan konuşma metninin dışına çıkarak Avrupa’yı samimiyete davet etti.Türkiye’nin üzerine düşeni yaptığını, gerçekleştirilen reformların devrim niteliğinde olduğunu hatırlattıktan sonra şimdi devrim sırasının Avrupa Birliği’nde olduğunu söyledi. ‘Çeşitli manevralar yapmaya gerek yok’ dedi Başbakan, ‘Birbirimize karşı samimi olmalıyız.’ Başbakanın bu vurgusu boşuna değil. Türkiye’ye 17 Aralık’ta mutlaka olumlu bir yanıt verilmesi gerektiği görüşüne rağmen, bazı ülkeler, tam üyeliğin yanı sıra ‘özel ortaklık’ seçeneğini de 17 Aralık kararına dahil etmek istiyorlar. Geçen hafta Lahey’de düzenlenen Troyka toplantısında bu konunun Dışişleri Bakanı Gül’e iletildiği ileri sürülüyor. Uluslararası Basın Enstitüsü’nün davetlisi olarak İstanbul’da bulunan İtalyan Radikal Parti Başkanı ve Avrupa Parlamentosu üyesi Emma Bonino da, önceki akşam sohbet sırasında aynı noktaya değindi. Avrupa Parlamentosu’nda önümüzdeki günlerde, Türkiye ile ilgili rapor yeniden düzenlenip onaylanırken bu konu geniş biçimde tartışılacak, . Anlaşılan Başbakan Tayyip Erdoğan’ın da, ‘manevra yapmayın samimi olun’ çağrısı bu gelişmelerle ilgiliydi. Gerçekten de hükümet bugüne kadar siyasi liderliğini ortaya koyarak gerekli reform adımlarını attı. Avrupalı liderlerin de kamuoylarının bir adım önüne geçerek Türkiye’nin tam üyelik perspektifini halklarına benimsetmesini beklemek, bırakın ‘ayrıcalıklı’ olanını, en sıradan bir ortaklığın bile gereği değil mi? * * *MANEVRA yapmayın, samimi olun derken Başbakan hepimizin duygu ve düşüncelerini ifade etti. Ama Başbakanın konuşmasında Afrika’dan Asya’ya, Avrupa’dan Amerika’ya kadar dünyanın her köşesinden gelen gazeteci ve gazete yöneticilerinin ilgisini çeken bir başka konu daha vardı. Erdoğan, ‘damdan düşenin halinden damdan düşen anlar’ derken ifade ve düşünce özgürlüğünün önemini çok iyi bilen bir başbakan olduğunun altını çizdi. Başbakanın yaklaşımı, yeni basın yasasında haber verme ve haber alma özürlüğünü kısıtlayan maddelerin düzeltilebileceği konusunda bizi de cesaretlendirdi. Örneğin, sürmekte olan bir dava sonuçlanmadan onunla ilgili haber yapmayı yasaklayan maddeler nedeniyle, bugün yolsuzluklarla ilgili haberler verilemiyor. Bunu yapan meslektaşlarımız ve gazeteleri hakkında davalar açılıyor. Çakıcı olayında olduğu gibi. Hakaret suçlarının kapsamı, en basit bir eleştirinin bile ağır para cezalarına çarptırılması sonucunu doğuruyor. Uygulamalarda, keyfilik ve hukukun objektifliği yerine, siyasi ön yargı hálá basın özgürlüğünü gölgeliyor. Kürtçe gazete ve yayınlardan bu konuda gelen şikayetler çok fazla. * * * ULUSLARARASI Basın Derneği, 1950’lerden bu yana Türkiye’de basın özgürlüğüne destek veren, uluslararası bir örgüt. Basın özgürlüğünün ihlal edildiği ülkelerin yer aldığı ‘izleme listesi’ BM dahil birçok uluslararası kuruluşta, o ülkeyle ilgili raporlar hazırlanırken referans olarak kabul ediliyor. Türkiye uzun yıllar bu listedeydi, artık değil. İPİ Yönetim Kurulu önceki akşam Başbakan’ın konuşmasını ‘etkileyici’ buldu. İsrailli bir meslektaşım, Türkiye’nin Avrupa Birliği üyeliğinin kendi ülkesi açısından da önemli olduğunu söylerken, Finlandiyalı bir üye, ‘Bu konuşma bana Türkiye ile ilgili güzel bir makale yazdıracak’ diyordu.