Davos Ekonomik Forumu'nun Avrasya Zirvesi'nde en çok bu soruya yanıt arandı.
Almati'de (Kazakistan), bu hafta başında 11 Eylül sonrası bölgedeki durumun değerlendirildiği, iki günlük beyin fırtınası maratonunda İslam, 21'inci yüzyılın belirleyici dinamikleri arasında sivrildi.
Afganistan'da henüz istikrar sağlanamadı. Belirsizlik sürüyor. Taliban, yönetimden uzaklaştırılmasına rağmen, radikal dinci görüşlerin ve örgütlerin bölgede faaliyetleri sürüyor. Şimdi uzmanlar, El Kaide'nin bir başka isim altında Orta Asya ülkelerinin istikrarını sarsabilecek duruma ulaşıp ulaşamayacağını tartışıyorlar.
Bu tartışma demokratikleşme sorununu, şimdilik bir kenara bıraktırıyor.
Radikal İslamcı örgütlerin demokrasiden istifade ederek güçlenmelerinin önlenmesi için Avrasya'da demokrasiye aşamalı geçiş formülünü herkes benimsemiş görünüyor.
Ama bir tehlike var.
Sovyetler Birliği Komünist Partisi'nden yetişen yeni ulusal liderlerin, alternatifsizlikleri konusunda kendilerine giderek artan güvenleri bölgesel sürtüşmelere, liderlik çatışmalarına yol açma riski taşıyor.
* * *
ÖRNEĞİN Özbekistan. İki yıl önce ABD Dışişleri Bakanı Madleine Albright, Özbekistan Devlet Başkanı Kerimov'u ziyaret ettiğinde, insan hakları konusunu birinci gündem maddesi olarak işlemiş ve Kerimov bu ziyaretten hiç memnun kalmamıştı.
11 Eylül sonrasında durum tamamen değişti. Fergana Vadisi'ndeki radikal İslamcı örgütlerle başı zaten dertte olan Özbekistan Devlet Başkanı Kerimov, topraklarını Amerikan askerlerine açtı. Bush Yönetimi'nin desteğini aldı.
Washington Ziyareti'nden sonra Kerimov'un, bölgede artık kimsenin yüzüne bakmadığı söyleniyor. -Avrasya Zirvesi'ne katılmaması bu yorumu güçlendirdi- Amerikan rüzgárını arkasına almış pupa yelken gidiyor.
Tahmin edileceği gibi, Hazar havzasının en zengin petrol rezervlerinin üzerine oturmuş olan Kazakistan Devlet Başkanı Nazarbayev'in pek hoşuna gitmiyor bu durum.
Orta Asya Cumhuriyetleri arasındaki rekabet, Kazakistan, Özbekistan ve Türkmenistan gibi bölgenin en fazla potansiyele sahip üç güçlü ülkesinin işbirliğini engelliyor. Bu durum, Avrasya'nın önümüzdeki on yılını konu alan kötümser senaryoların temelini oluşturuyor.
Kötümser senaryo, petrol gelirlerinin çarçur edilmesi, yoksulluğun artması, radikal İslamcı akımların kitle temelini güçlendirerek istikrarsızlığa neden olmasını içeriyor.
Ayrıca, Afganistan savaşından sonra yeniden tırmanışa geçen uyuşturucu trafiği-fuhuş ve aIds üçgeninde oluşacak kara deliğin bölgeyi tamamen pençesine alması riski de var.
* * *
BÜYÜK Oyun değil, büyük işbirliği. Avrupa ve Asya kıtasının gelecek on yıl içinde zenginleşmesi ve bir istikrar alanı haline gelmesi için anahtar sözcük bu. İşbirliği.
Senaryoya göre, bu işbirliği sayesinde bölge ülkelerinde ekonomi gelişecek, petrol gelirlerinin şeffaf yönetim anlayışına göre yeniden dağıtımı ekonomilere katkıda bulunacak ve radikal İslamcı hareketlerin sosyal temelini oluşturan yoksulluk, hızla olmasa bile zamanla azalacak.
Tabii, din konusu da bu senaryoda yer alıyor. Müslüman halkın dini ihtiyaçlarının karşılanması, eğitime önem verilmesi Fergana Vadisi'nde ve Azerbaycan'da radikal grupların etkisizleşmesine yol açacak.
İyimser senaryonun hayata geçebilmesi için bölgenin diğer ülkelerine, Rusya, Türkiye, İran ve Çin'e de görev düşüyor. Büyük Oyun'un yerini bölgesel işbirliği alırsa, herkes bundan kazançlı çıkacak.
Bu stratejik bölgenin geleceği tüm dünyayı ilgilendiriyor. Afganistan'ın ne kadar yakınımızda olduğunu 11 Eylül sonrası anladık. Avrasya içimizde. Biz Avrasya'dayız. Bu coğrafyayı ihmal ederek geleceğimizi inşa etmek mümkün değil. Washington'dan Pekin'e şimdi tartışma bu.