Paylaş
Akdeniz sonbaharının en güzel günlerinden biri daha. Takvim 23 Ekim'i gösteriyor. Günlerden cuma. Hafta sonu aylaklıkları başlıyor.
İnsanın hücrelerine işleyen pırıl pırıl bir güneş, masmavi bir deniz. Şişe dibi mavisi.
Talya Oteli'nin havuzu kadar, plajı da turist dolu. Nordikler yani kuzey Avrupalılar çoğunlukta. Güneşe teslim olmuş uyuyorlar.
Kalabalığa rağmen dışarısı sessiz.
Ya içerisi?
Biz içerdeyiz. Avrupa Birliği Komisyonu Türkiye temsilciliği tarafından düzenlenen Türk ve Avrupalı gazeteciler toplantısının birinci günündeki siyasi tartışmalardan sonra ikinci günü ekonomi tartışılıyor.
Türkiye ile Avrupa Birliği arasında bütünleşmeyi engelleyen siyasi nedenler var. Madem Türkiye ile AB arasında sadece ekonomik entegrasyon olabilir mi?
Türk ekonomi dünyası bununla yetinip, siyasi entegrasyona ilgisizlik göstererebilir mi?
Sorunun cevabı Antalya Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Akay Armağan'ın konuşmasıyla geliyor.
Akay Armağan çok ilginç rakkamlar açıklıyor.
Ama önce şunu not etmek zorundayım.
Türkiye'nin neresine gidersem gideyim, en batısından en doğusuna, kuzeyinden güneyine kadar her yerde işadamları örgütlerinin toplantıları dikkatimi çekiyor. Konuklara verilmek üzere hazırlanmış bilgi notu dosyaları, onların yanlarına iliştirilmiş minik hatıraları, toplantı salonuna gönderilen çelenkleri, Türkiye kadar dünyayı da yakından takip eden, örgüte ve örgütlenmeye önem veren işadamları ile bu toplantılar bana Amerika'da yıllar önce rastladığım o ‘‘hür teşebbüs’’ heyecanını hatırlatıyor.
* * *
ANTALYA Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Akay Armağan konuşuyor:
‘‘1997'de Antalya'dan yapılan ihracatın üçte ikisine yakın bölümü Avrupa Birliği ülkelerine gerçekleşmiştir.’’
‘‘Antalya ihtiyacı olan malların yüzde 60'ına yakınını Avrupa Birliği ülkelerinden sağlıyor.’’
‘‘Antalya'ya gelen turistlerin yüzde 73'ünü AB üyesi ülkeler yolluyor.’’
‘‘Antalya için Avrupa Birliği ile ilişkiler hayati öneme haizdir. Çünkü Antalya'nın dış ticaret hacmi, oran itibarıyla Türkiye'nin AB ile dış ticaret hacminin üstünde bulunuyor.’’
Armağan bu verileri açıkladıktan sonra hem Brüksel'e hem Ankara'ya şu mesajı gönderiyor:
‘‘Türkiye'nin orta ve uzun vadede içine girerek entegre olabileceği ekonomik ve siyasal yapı Avrupa'dır. Buna bir seçenek aranması söz konusu değildir.’’
‘‘Türkiye için önemli olan yalnızca ekonomik büyüme ve refahı yakalamak değil, daha önemlisi çağdaş ve uygar bir dünyanın parçası olmaktır.’’
İşadamı, Avrupa hevesinin artık kararlılık haline geldiğini gösteriyor.
Siyasi entegrasyon için gerekli değişim lokomotifinin Türkiye'de zaten ateşlendiğini gösteriyor.
* * *
MADALYONUN öteki yüzü ise Avrupa'yı gösteriyor. Binbir bahane ile Türkiye'yi dışarıda tutmaya çalışan Avrupa'nın bu tavrının ardında yatan endişeyi toplantıya katılan bir Avrupalı diplomatın şu sözleri samimiyetle ortaya koyuyor:
‘‘Size aday olduğunuz net bir biçimde söylenir söylenmez tam üyelik görüşmelerine hemen başlamak istersiniz. Sonra da ne olduğumuzu anlamadan üye oluverirsiniz. Siz de öyle bir dinamizm var ki...’’
Bu sözleri, Antalya'daki Avrupa hevesi söyletiyor.
Paylaş