PaylaÅŸ
Tesadüf değil.
Almanya bu yıl başından itibaren Güvenlik Konseyi geçici üyeliğine geldi. Oraya gelen her geçici ülke gibi, akılda kalacak izler bırakmak istemesinden daha doğal bir şey olamaz.
Nitekim, Merkel’in Kıbrıs ziyareti öncesinde de gördüğümüz gibi, Almanya bu üyeliği fırsat bilip Kıbrıs meselesinde daha aktif bir rol almak istediğini çeşitli defalar dile getirdi.
Bunda, kendi parçalanmışlık döneminin deneyimlerinden de yararlanılabileceğini açıkça söyledi.
Hatta, Almanya’nın mülkiyet meselesini çözümde izlediği yolun örnek olmasa bile yararlanabilecek deneyim olduğu vurgulandı.
Ama Merkel’in, Kıbrıs Rum Yönetim’ini ziyareti sırasında yaptığı açıklamalarda kantarın topunu kaçırıp, Türk tarafını suçlaması, güvenilir bir arabulucu rolü ile bağdaşmıyor.
O zaman, bu ziyareti farklı bir açıdan da değerlendirmek gerekiyor.
   Â
DOĞALGAZ yatakları.
Doğu Akdeniz’de son yıllarda yapılan sondajlar sonucu bu bölgede, yani İsrail-Lübnan- Gazze Şeridi ve Kıbrıs arasındaki sularda doğalgaz yatakları keşfedildi.
Bu yatakların, dünyanın önde gelen doÄŸal gaz depoları arasında olduÄŸu söyleniyor. Bunlardan en büyük yatakların bulunduÄŸu Leviathan bölgesinin 4.2 milyon varil petrol ve 0,5 trilyon metreküp doÄŸalgaza sahip olduÄŸu ileri sürülüyor. Â
Kıbrıs Rum Yönetimi, Türkiye’nin denizden petrol ve doğalgaz çıkarmak üzere yapılan çalışmaları engellemeye kalkıştığı iddialarını son zamanlarda daha yüksek sesle dile getirmeye başladı.
Ankara’nın, Kıbrıs sorunu çözülmeden ve sınırlar tam netleşmeden yapılacak çalışmaların ileride daha büyük sorunlara yol açabileceği gerekçesi ile karşı çıktığı doğru.
Ama bu Kıbrıs’ı İsrail gibi bazı ülkelerle özel anlaşmalar yapmaktan alı koymuyor.
Bu gelişmeler ışığında değerlendirme yaparsak, Kıbrıs’ın lider akınına uğramasını ve gelenlerin neden sırt sıvazladığını daha kolay anlayabiliriz.
Dimitri Medvedev, Nicolas Sarkozy ve Angela Merkel’in ziyaretleri bölgede yeni enerji haritasının çizilmekte olduğunu gösteriyor.
Enerji haritasında yer almak, Kıbrıs sorununu çözmekten daha önemli.
BÄ°RLEÅžMÄ°Åž Milletler Genel Sekreteri Ban Ki-moon, kasım sonunda yayınladığı Kıbrıs raporunda her iki lideri de eleÅŸtirdi. Her ikisinden de yaratıcı çözümlere hazır olmalarını istedi. Bu amaçla 26 Ocak’ta liderler ile Cenevre’de buluÅŸacak.Â
Bu buluÅŸmada sonra BM’in denetiminde yeni bir süreç baÅŸlayabilir. Garantör ülkeler ve Avrupa BirliÄŸi’nin de bu sürece katılacağı söylentileri güçlü.Â
BM Genel Sekreteri’nin bu raporda tarafları eÅŸit biçimde eleÅŸtirdiÄŸini Merkel bilmiyor muydu? Tabii ki biliyordu ama özel bir pozisyon ortaya koydu. Â
Merkel’in Kıbrıs’tan verdiği mesajlar, Avrupa Birliği’nin önümüzdeki dönemde, Annan sürecinde görülmediği kadar, ağırlığını görülür biçimde Kıbrıs Rum Yönetimi’nden yana koyacağının işaretlerini veriyor.
Kıbrıs Türklerini ve Türkiye’yi uzlaşma zemininden uzaklaştırabilecek olan bu tutumun sonuçları bölgenin yeni oluşmakta olan enerji haritasına da mutlaka yansıyacaktır.
Başbakan Erdoğan’ın Merkel’e yaptığı gibi kızıp köpürerek, Türk dış politikasının ciddi meseleleri karşısındaki sıkıntılarını hafifleteceğini sanmak yanlış.
Önemli olan ilişkilerin bu noktalara gelmesini engelleyecek önleyici diplomaside atik ve etkili olmak.
PaylaÅŸ